Benimle Hisset - 1. Bölüm

 

Bölüm 1 : Unutulmaz Karşılaşma

"..iyi değilim bugün, belki kederden..belki hafifçe yana eğilen başın,
..belki parçalanıp durmak..
..belki parçası olamamak dünyanın."

Alihan Karasu zorlu bir ameliyattan çıkarken o anda ihtiyacı olan tek şeyin sert bir kahve olduğunu düşünüyordu. Mümkünse iki bardak içebilirdi ancak önce bir şeyler yemesi gerekiyordu. Ameliyat biraz uzun sürmüştü. Dinlenmek istiyordu.

Odasına girerken asistanı Zeynep'in koridorun diğer ucundan ona doğru geldiğini gördü. Elinde de Alihan'ın kahve olduğunu düşündüğü bir bardak tutuyordu. Odaya girip masasına doğru ilerledi ve telefonunu alıp kendini yumuşak deri koltuklardan birinin üzerine bıraktı. Nişanlısı ile sözleştikleri akşam yemeğine kadar biraz dinlenmek istiyordu.

Zeynep'in kapıdan içeriye girdiğini duydu. "Alihan Bey? Kahveniz."

Alihan minnetle kahveyi ondan aldı ve teşekkür etti. Bugün hastanede izne çıkmadan evvel son günüydü. İki haftalık bir izne ayrılacak ve bu iznin iki haftasını da evinde dinlenerek geçirecekti. İkinci haftanın başlangıcında bir tıp konferansına katılması gerekiyordu ama bu dinlenmesine engel değildi.

Zeynep odadan çıkınca yorgun bir şekilde telefonuna baktı. Kız kardeşi Esin'den bir arama vardı, nişanlısı Aslı ise yalnızca bir mesaj atmış ve akşam saat sekizde sözleştikleri gibi onu bekleyeceğini söylemişti. Önce yemek yerler daha sonra da Alihan'ın evine geçerlerdi. Alihan yorgun olsa da onunla vakit geçirmekten keyif alıyordu. Aslı ile bir ihale vesilesiyle tanışmıştı. Aşkın varlığına her zaman inanmıştı çünkü kendi anne ve babası birbirlerini severek evlenmiş ve Alihan ile kız kardeşi Esin mutlu bir evliliğin gölgesinde büyümüşlerdi.

Günün birinde aşık olup evleneceği bir kadın karşısına çıkacak diye düşünürken Aslı Ünay ile tanışmıştı. Dürüst olmak gerekirse birbirlerini tanıma sürecindelerdi, bunun dışında ikisi de mantıklı bir uyum olduğunu düşündükleri için evliliğe karar vermişlerdi. Aslı zeki, çalışkan ve çok yönlü birisiydi. Alihan onunlayken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu bile. Birbirlerini neredeyse altı aydır tanıyorlardı. Alihan'ın flörte pek vakti olmuyordu ancak Aslı hayatına girdiğinden beri elinden geldiğince ona vakit ayırmaya çalışıyordu.
Sorumluluk böyle bir şey olmalıydı. Birkaç ay sonra görkemli bir düğünle evlenmeyi planlıyorlardı. Ondan çok hoşlanıyordu.

Alihan evlenme vaktinin artık geldiğini hissediyordu. Her gün hastanede farklı farklı aileler görüyor, onların dertlerine derman olmaya çalışıyordu. Bir ailesi olan doktorlar mesai bittiği zaman koşarak eve gidiyor, ertesi gün hastaneye huzurlu bir şekilde geliyordu.

Alihan ise kendi soğuk dairesine girdiği zaman yalnızlığı iliklerine kadar hissediyordu. Onu sıcacık bir gülümsemeyle karşılayan bir eşi yoktu. İçeriden çocuk sesleri gelmiyordu.

Genç adam mutlu bir ailede büyümüştü, ve mutlu bir aile kurmak istiyor, hayalinden bile güzel bir yaşam kurmaya can atıyordu. Aslı ile bu konuyu konuştuğunda genç kadın ona gülümseyen gözlerle bakmıştı. O bir kariyer kadınıydı, babasının şirketinde çalışıyordu ama tıpkı Alihan gibi bir aile kurmayı da çok istiyordu.

Alihan bu eşleşmenin doğru olduğunu düşünüyordu. Annesi Zerda Karasu da bu birlikteliğe olumlu bakıyordu ancak kız kardeşi Esin, Aslı'nın iyi bir kadın olduğunu düşündüğünü söylese de ikisini bir arada pek görmek istemiyor gibiydi. Aslı'nın fazla sofistike, fazla havalı bir kadın olduğunu söylüyordu. Eteğindeki kırışıklığa bile tahammül edemeyen birisi, Alihan gibi ılımlı birisiyle nasıl yuva kurabilirdi?

Alihan onun bu endişelerini gülümseyerek karşılamış, kız kardeşini teselli etmişti. İkisi iyi anlaşıyorlardı ve kız kardeşi muhtemelen abisini çok sevdiği için paylaşmak istemiyordu.

Telefonu çalınca daldığını düşüncelerden çıktı ve bardağı sehpanın üzerine bıraktı. Arayanın Aslı olduğunu görünce gülümsedi.

"Canım, ameliyatın nasıl geçti?"

"İyiydi, yorucuydu ama çok şükür iyiydi. Sen ne yaptın? Hazırlanıyor musun?"

"Sevindim," nişanlısının sesi gerçekten de sevinmiş gibi geliyordu. "Ah, ben de seni onun için aradım. Yemeği senin dairende yesek nasıl olur diyecektim? Hem sen yorgunsun, ben de biraz öyleyim. Dışarıda vakit geçirmek yerine eve bir şeyler söyleyelim ve keyfimize bakalım diye düşündüm. Ne diyorsun Alihan?"

Bu harika bir fikirdi. Bugün o kadar yorulmuştu ki bir an önce eve gidip bir şeyler yemek ve dinlenmek istiyordu.

"Çok iyi düşünmüşsün canım," Alihan doğruldu. "Ben o zaman eve geçiyorum. Bir duş alıp kendime gelirim."

Aslı tatlı bir mırıltıyla, "Tamam," diye fısıldadı. "Sonra yine birlikte duş alırız." Ve kıkırdayarak telefonu kapattı.

Alihan bıyık altından gülerek üzerindeki önlüğü çıkardı ve hastaneye gelirken giydiği kot pantolonla tişörtünü dolaptan çıkarıp giyinmeye başladı. İşi bittiğinde çoktan hastaneden çıkmaya hazırdı.

🎭

Sare gecenin içinden akıp giden trafiğe dalmış, o akşamki planı tekrar tekrar aklından geçirmeye devam ediyordu. Aslında yorgundu, hem de çok yorgun. Neredeyse yirmi dört saate yakın bir uykusuzlukla ayakta duruyordu. Başı ağrıyor ancak dayanmaya çalışıyordu. Bu gece önemliydi. Bu gece belki de hayatında yaşadığını nadiren hissettiği o anlardan biri gerçekleşecekti.
Yıllar önce ailesinin ölümüne sebep olan adamın kızının kanına dokunacaktı.

Abisi Saruhan hemen yanında oturuyor ve sessiz bir şekilde arabayı kullanıyordu. Bütün araştırmayı o yapmıştı, Aslı'yı, Sare'den daha iyi tanıyordu çünkü bir zamanlar görev yüzünden Aslı ile sevgili olmak zorunda kalmıştı. Abisinin deyimine göre Aslı ona sırılsıklam aşık olmuştu ve onun gerçekte kim olduğunu öğrendiğinde ise bundan hiç memnun olmamıştı. Saruhan o aileyi çökertmek için oradaydı, bunu çok da güzel yapmıştı. 5 yıl önce çok uzun sürdü diye bahsettiği gizli görev buydu.

Teşkilat Mete Ünay'ın da içinde olduğu bir milyoner suç çetesinin ipliğini pazara çıkarmak için uğraşıyordu. Saruhan'ı çok önemli bir bilgiyi almak için onların arasına göndermişlerdi. Mete Ünay ve Aslı Ünay'ın bağlantıda olduğu kişileri araştırmak Saruhan için tam bir senesini almıştı ama nihayetinde bunu başarmıştı. Aslı Ünay'ın sevgilisi rolünü oynamak ona birçok bilgi kazandırmıştı.

Abisi ondan bahsederken çoğu zaman, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, sevdiği adamı bir kafese kapatmak isteyen türde bir kadın olduğunu söylerdi. Saruhan'ın yine söylediğine göre Aslı ona gerçekten de aşık olmuş ve onunla evlenmek istemişti. Saruhan istenilen bilgileri toplayıp da ailenin yanından ayrılmadan evvel Aslı ile bir ayrılık konuşması yapmıştı.

Sare bu konuşmanın iyi geçmediğini çok iyi biliyordu. Aslı bu ayrılığı hiç de olumlu karşılamamıştı.

Bu konuşmadan sonra Aslı abisinin peşini bırakmamış ve onu savunmasız olduğu bir anda yakalamıştı. Mesleği ifşa olmuştu. Kendini tanıttığı isim olan Kerem Saygın değildi o artık. Saruhan Çetin'di ve bu ifşa, onların ailesini kaybetmesine yol açmıştı. Sare bu işin içinde Aslı Ünay'ın da olduğunu biliyordu.

Onlar için adam öldürmek yemek yemek kadar doğal bir şeydi. Saruhan'ın ailesinin hiçbir değeri yoktu ve abisinin onlara verdiği zarara karşılık, ailesini yok etmişlerdi.

Saruhan bu konuda konuşmazdı. Hem de hiç.

Sare onu suçlamıyordu. En azından artık suçlamıyordu. Suçun çoğu kendisindeydi. Eğer o gün o müziği açmasaydı abisinin silah sesini duyup dışarıya koşacağını biliyordu. Çıplak ya da değil, onun geleceğini biliyordu. Saruhan gelirdi. Ama Sare onun kulaklarını tıkamıştı.

"Ne düşünüyorsun Sare?"

Gözlerini açtı ve başını abisine çevirdi. Saruhan buzdan bir duvar gibiydi. Yüksek ateşte bile erimeyen bir duvar. Onun da kendini suçladığına emindi genç kadın ancak onu teselli edemezdi. İki kardeş de bitik ve hayattan soyutlanmış durumdaydılar.

"Sana söylediğim gibi, bunu bu gece yapmayabiliriz."

"Neden bu gece yapmayalım ki?" diye sordu Sare. "Bunca yıl bekledik, bu gece olması gerekiyordu. Neden yapmayalım?"

"Yorgunsun," dedi genç adam ve devam etti. "Gözlerinden yorgunluk akıyor Sare."

"Ben iyiyim." Gerçekten de öyleydi. Yorgun ama yine de iyi. "O kızı bu akşam alacağız."

Saruhan başını salladı.

Sare, "Sence seni karşısında gördüğünde ne yapacak?" diye sordu. "Sonuçta o artık nişanlı. Seni çoktan unutmuştur. Seninle konuşmadan peşindeki korumaları seni vurabilir."

Saruhan başını iki yana sallarken dudakları buz gibi bir gülümseme ile kıvrıldı. "Onu can alıcı noktasından vuracağım."

Nişanlısını da Sare halledecekti. Adam bir doktordu. Sare ceketinin iç cebinde taşıdığı iğnenin varlığını hissedebiliyordu. Doktoru uyutmak kolay olacaktı. Yine de...Sare o adamın bu işe hiç bulaşmamış olmasını dilerdi. Masum insanların pis insanların pençelerinde her an yutulmaya hazır olduklarından habersiz bir şekilde yaşıyor olmaları genç kadının canını sıkıyordu.

Saruhan'ın telefonu çaldı. Genç adam hemen açtı ve sessizce konuşan kişiyi dinledi. Sare de merakla onu izliyordu.

"Kahretsin! Neden plan değiştirmişler?"

"Anladım. Sıkıntı yok. O zaman doktorun dairesine gidiyoruz." Telefonu kapattı.

Sare, onun konuşması için bekledi.

"Aslı yemekten dışarıda yemekten vazgeçmiş. Doktorun evine gidiyormuş." Dişlerini sıktı. "Sekse düşkün bir kadındı. Doktoru da pençesine almış olmalı."

Sare yüzünü buruşturmak istedi ama yapamadı, onu artık hiçbir şey şaşırtmıyordu. "Bu durumda doktorun evine mi gidiyoruz?"

Saruhan başını salladı. "Büyük ihtimalle dışarıdan yemek söyleyeceklerdir. Kuryeyi etkisiz hale getirip onun yerine geçeceğim. Sen de evin arka tarafından dolan ve daha önce de konuştuğumuz gibi terastan sessizce içeriye gir. Aslı korumasız hiçbir yere gitmez ancak korumaları da asla göz önünde olmaz. Çok dikkatli olmalıyız."

"Plan B demek. Plan A'dan daha çok hoşlanıyordum." Suratını astı. Plan A, abisinin Aslı'yı restoranın arka çıkışından almasıydı. Daha az olay, daha az karmaşa. Ancak her ihtimale karşılık plan B, hatta plan C'yi de hazır etmişlerdi.
Hiçbir şey planladıkları gibi gitmediğine doğaçlama davranırlardı ki bu yaptıkları planlardan çok daha etkili sonuç verirdi.

Plan B, doktorun evinde gerçekleşecek herhangi bir buluşmayı temele alıyordu. Sonrasında korumalar etkisiz hale getirilecek ve Aslı içeriden alınırken, doktor da korumalarla aynı kaderi paylaşıyor olacaktı.

Sare iç çekti. Elleri karıncalanıyordu. Hiç bu kadar heyecanlanmamıştı. Aynı zamanda çok da gergindi.

"Kurye görevini benim almamı ister misin?" Diye sordu Saruhan, doktorun evinin olduğu sokağın arka sokağına girerken. "Kapıyı Aslı açarsa seni tanıyabilir ve olası bir çığlık hiç de iyi olmaz." Aslında tek istediği onu gördüğü an öldürmek olsa da kendi kurduğu plana sadık kalmalıydı.

Saruhan başını iki yana salladı. "Beni gördüğü an sesini bile çıkaramayacak. Güven bana."
Araba yavaşça doktorun süper lüks dairesinin bulunduğu sokağa girdi ve evi tam karşıdan gören bir ara sokakta durarak arabayı park etti. Işıkları kapattıktan sonra motoru da kapattı. Karanlık etraflarına çöktüğünde gerilim daha da yükselmişti.

"Çin yemeği söyleyeceklerini farz ediyorum," Saruhan sessizce konuştu. "Aslı çin yemeğini sever. Her zamanki yerden sipariş verecekse, kuryenin buraya gelmesi büyük ihtimalle yirmi dakika sürer."

"Ya bu beş yıl içinde yemek zevki değişmişse?"

"Telefonunu dinliyoruz, nereden sipariş vereceklerini öğreniriz." Yüzü tiksintiyle buruştu. Aslı'nın asla zevki değişmez. Zevkinin değişmesi için, önce kendisinin değişmesi lazım."

Sare sessiz kaldı.

"Sen telefonu beklerken ben de dışarı çıkıp etrafı bir kontrol edeceğim." Saruhan emniyet kemerini çözdü ve arabadan çıkmadan önce torpido gözünden ikinci silahını çıkardı. Sert bakışları Sare'yi buldu. "Arabada bekle. Yanlış bir hareket olursa beni beklemeden hemen buradan gitmeni istiyorum. Anlaşıldı mı?"

Sare onun gözlerinin içine bakıyordu. Saruhan'ı tanıyan ve onunla karşılaşan herkes ondan çok korkardı. Ancak Sare o bakışlardan ötesini tanıyordu ve en ufak bir korku duymuyordu.
Bu yüzden sessiz kaldı.

Saruhan küfrederek arabadan çıktı ve kapıyı yavaşça kapattı.

Karanlığın içinde kaybolan silüetini izledi. Başını geriye yasladı ve derin bir nefes aldı.

Tam o sırada Aslı'nın arabasıyla doktorun park yerine girdiğini gördü. Oturduğu yerde dikkat kesildi.
Telefonu çaldığında hemen açtı. Saruhan, "Doktor bizden önce gelmiş," diyordu. "Aslı da şimdi geldi. Peşinde bir araba var ve içinde üç adam var. Biraz geride durdular, park yerine girmeyecekler. Biri direksiyonda bekliyor ancak diğer ikisi arabadan indi ve sokağa doğru geliyorlar. Dikkatli ol."

Sare, "Adamları etkisiz hale getirebilirim."dedi. "Ben-"

"Önce arabadakini halletmemiz gerek. Sen onu al, diğer ikisini bana bırak." Telefonu kapattı.

Saruhan'ın bahsettiği iki adam az sonra önlerinden geçip doktorun evine doğru yürümeye başladı. Sare sessizce arabadan indi ve silahlarını kontrol ettikten sonra telefonu titreşime alarak cebine soktu. Başka bir yan sokağa girdi, arabanın arkasından yaklaşacak ve adamı indirecekti. Hızlı hızlı ilerleyerek arabanın bulunduğu sokağa çıktı. Içindeki adama fark edilmeden hızlı bir şekilde sokak lambasının altından geçerek arabasın arkasına geçti ve eğildi.

Bir fırtına gibiydi; nereden estiği belirsiz ve hızlı...

Dikiz aynasından görülmeyecek bir şekilde eğilerek arabanın kenarına geldi ve adamın penceren dışarıya sarkan kolunu ani bir manevrayla yakaladı. Adamın hemen silahına yapıştığını görünce başını iki yana salladı. "Hiç centilmence değil." Kolunu kıvırıp adamın yüzüne bir tane yumruk indirdi.

Fışkıran kan yüzünden tiksintiyle yüzünü buruşturdu ancak adam hala mücadele ediyordu. Sare arabanın kapısını açtı ve ceketinin iç cebinden çıkardığı iğneyi boynuna sapladı.

Adam kollarının arasında yığılırken Sare onu serbest bıraktı ve adamı gevşek bir şekilde direksiyona dayadı. Kapıyı da kapatmadan önce adamın kravatını alarak kendi ceketinin üzerindeki kan damlalarını sildi.

Cebindeki telefon titreyince tekrar ara sokağa girdi ve telefonu açtı.
"İki adam da tamam." Sare'ye onun ne yaptığını sormuyordu, çünkü ne yaptığını biliyordu. "Telefon geldi. Her zamanki çin yemeğinden sipariş ettiler. Kuryeyi bekleyeceğim. Sen arkadan dolan."

Sare, "Dikkatli ol."diyerek onu uyardı.

"Olurum." Saruhan telefonu kapatır kapatmaz Sare tekrar arabaya yöneldi ve iki tane daha iğne alarak ceketinin iç cebine koydu. Arabayı kapattıktan sonra sokakta sakin bir şekilde ilerleyerek evin arka sokağına girdi. Doktor oldukça güzel bir evde oturuyordu.

Geniş büyük bir bahçesi, kendine ait bir park yeri ve büyük bir havuzu olan modern bir villaydı.

Sare bahçeye girdi. Bir alarm sisteminin olmadığını biliyorlardı. Anlaşılan doktor fazla özgüvenli birisiydi ya da güvenliği o kadar da dert etmiyordu.
Başını kaldırdı ve yukarıdaki küçük terasa baktı. Fırlatma tırmanma aletine ihtiyaç duyacaktı.
Ancak önce evin etrafını gezmeye başladı. Bahçeye bakan cam duvarlardan içerideki ortamı görebiliyordu.

Doktor ortalarda görünmüyordu ama Aslı'nın biraz ileride, bir DVD setinin önünde oyalandığını gördü. Güzel bir kadındı, uzun boylu, sahte bir sarışın. Sare onu görmeden ondan nefret etmişti. Saruhan'ın gösterdiği fotoğraftakiler gibiydi. Havalı, kibirli bir gülümsemeye sahip, istediği olmadığında,olması için her türlü şeyi yapabilecek bencil bir kadın.

Sare onun doktoru kullandığına emindi. Onun gibi kadınlar aşık olmazdı. Her şey usulüne uygun olsun yeterdi. Doktor onun yanına yakışıyordu, hem görünüş hem de mevki olarak.

Genç kadın biraz daha ilerlemişti ki mutfağın bahçeye çıkan kapısının yarı aralık olduğunu gördü. Ne Aslı'ya ne de doktora görünmeden oradan içeriye girebilirdi. Hızlı adımlarla aralık kapıdan içeriye doğru bir adım attı. Aslı'nın mutfağa ters düşen tarafta olduğunu biliyordu. Doktorun da yukarıda olduğunu tahmin ediyordu.

Sessizce mutfağın kapısına geldi. Tam o sırada Aslı'nın telefonu çaldı.

Genç kadının sesi, sessizliği bozdu. "Efendim baba?"

Sare tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Gerilim, heyecan hepsi gitmişti. Saf bir öfkenin damarlarındaki kan kadar hızla aktığını hissedebiliyordu.

"Ben şu an Alihan'ın evindeyim. Beraber bir şeyler yiyeceğiz, daha sonrasında ancak halledebilirim."

Neyi hallediyordu?

"Baba biliyorum, onu bu işe karıştırmak istemiyorum." Sessizlik. "Şu an yukarıda duş alıyor, beni duyamaz. Alihan'a anlatmam mümkün değil baba. Onun ruhu duymadan bunu halletmeliyiz. Bana güveniyor, beni seviyor. Adına açılmış bir banka hesabının olduğunu bilmiyor. Parayı başka bir hesaba transfer etmeliyiz."

Sesi boğuk ve kısıktı. Ancak Sare onu çok net duyabiliyordu.

"Emanet kasasındakilerden haberi yok. Yalnızca bana anahtarını verdi o kadar. Neden istediğimi sormadı bile. Takılarımı falan koyacağımı söyledim." Sesli bir şekilde iç geçirdi. "Dün zarfı kasaya bıraktım. Bütün dosyalar da içinde. Arasalar dahi izini bulamazlar fakat Alihan'ın şüphelenmemesi gerek."

Sare bu bilgiyi aklının bir köşesine not etti.

Yukarıda bir kapının açılıp kapandığını duydu. Hemen ardından Aslı apar topar telefonu kapatıyordu.
Sare ona fark ettirmeden mutfaktan hızla çıkıp merdivenlere yakın duran odalardan birine girdi.
Karanlıkta gözlerini kırpıştırarak bekledi.

Doktorun, "Yemek hala gelmedi mi?" Diyerek aşağıya indiğini duydu.

"Hayır hayatım. Hala bekliyorum. Çok mu acıktın?" Son cümlesini bariz bir cilveyle söylemişti. Sare yüzünü buruşturdu.

"Hem de çok," diyen adam da ona ayak uydurdu.
Tam o sırada kapı çaldı, Sare dikkat kesildi. Aynı zamanda Sare'nin cebindeki telefon titredi. Genç kadın telefonunu çıkardı ve abisinin aradığını gördü.

"Kapıdaki sen misin?" Diye sordu.

"Hayır. Bir kız geldi. Kurye gelmek üzere. Kızın kim olduğunu öğren, beni ara. Dikkatli ol."

Telefon kapandı.

"Esin!" Doktorun coşkulu sesine dikkat kesildi. "Burada ne işin var? Haber vermeden gelmezdin?"

Esin de kimdi?

"Biricik abimin evine neden habersiz gelecek mişim? Bugün çok önemli bir davayı nihayet sonuca ulaştırdık o yüzden ben de sana gelip hem bunu hem de senin iznini kutlamak istedim."

"Çok iyi yapmışsın hayatım, biz de Alihan ile çin yemeyi sipariş etmiştik. Sen ne getirdin?" Aslı'nın sevecen sesi, Sare'nin midesini bulandırdı. Samimilikten tamamen uzaktı.

Telefonuna sarıldı. "Gelen doktorun kardeşi. Anladığıma göre ya bir savcı ya da avukat."

"Tamam. Bu arada kurye geldi, birazdan kapıyı çalacağım. Üçe iki durumda olduğumuzun farkındayım. Ama biz bundan çok daha zor durumlarla karşılaştık, o yüzden bunu kolaylıkla halledeceğiz. Tamam mı?"

Sare, "Tamam."dedi. Telefonu kapattı.

Beş dakika sonra kapı çaldı ve Sare, Aslı'nın kapıya doğru giden sesini duydu. "Yemekler geldi! Ben bakarım, siz mutfağa geçin."

Sare kapıyı sessizce araladı ve dışarıya çıktı. Aslı'nın kapıya gidişini izledi. Alihan ile Esin'in mutfakta davalar hakkında konuştuklarını duyabiliyordu.

Aslı kapıyı açıp da karşısında Saruhan'ı görünce kalakaldı. Abisi büyük bir rahatlıkla elinde silahı tutarak içeriye girdi ve onun şaşkınlığından yararlanarak genç kadını sertçe tutup kendisine çekti. Saruhan, Sare gibi maske takmıyordu. Onu kimin aldığını, Aslı'nın görmesini istiyordu.

Aslı şaşkınlığından sıyrılıp sertçe kollarının arasında çırpınmaya başladı. "Şerefsiz! Bırak beni! Bırak!"

Saruhan, buz gibi bir sesle, "Ben de seni özledim meleğim."dedi. Sonra onu saçından tutup içeri sürükledi.

Sare ile gözgöze geldiklerinde Aslı korkuyla sindi. Tam o sırada mutfaktan doktor çıktı ve durumu görünce Saruhan'ın üzerine yürümeye kalktı ancak Saruhan silahı Aslı'nın başına doğrultunca doktor olduğu yerde kaldı. Geride duran Sare'yi fark etmemişti.

"Sen de kimsin? Aslı'yı hemen bırak!" Uzun boylu, en az abisi kadar heybetli bir adamdı. Hayat kurtaran elleri hayat almak ister gibi öfkeyle bükülmüştü.

Sare silahını adamın ensesine doğrulttu. Sert bir sesle, "Kız kardeşinle birlikte salona geçin."dedi. Mutfağın girişinde onun telefonla polisi aradığına emindi, fakat kötü haber, Saruhan iletişimi engellemişti. Hatlar artık çekmiyordu. Saruhan bunu kapıyı çalmadan önce halledecekti. Plan B protokolü böyle işliyordu.

Doktor arkasını dönüp de Sare'yi gördüğünde yüzü kaskatı kesildi. Silaha ve kadına bakarken adeta öfkeyle kuduruyordu. Bağırarak, "Siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz?"Diye sordu.

Aslı, "Benim için buradalar Alihan."dedi. Korkuyordu ama bunu iyi saklıyordu. Saruhan'a olan bakışları hem öfke hem özlem doluydu sanki.

"Ne demek oluyor bu?" Doktor elini cebine attı. "Onu hemen bırakın yoksa polisi arayacağım."

Mutfaktan kardeşi Esin çıktı. "Ben denedim. Çekmiyor." Sert öfkeli bir ifade ile önce Sare'ye sonra Saruhan'a baktı. "Ben avukatım, bu işten öyle kolay sıyrılamayacaksınız! Hemen Aslı'yı bırakın ve burayı terk edin."

Sare sessiz kaldı.

Saruhan, alçak, alaycı bir sesle, "Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemezdim avukat hanım, ama şu an burada her şey benim. Avukat da, cellât da yargıç da... benim. Sessizce salona geçin ve yan yana oturun. Hareket ederseniz kurşun hiç zorlanmadan Aslı'nın beyniyle dans edecek."

Esin ile doktor öfkeli bir şekilde salona geçerken Saruhan da Aslı'yı yürümeye zorlayarak onları takip etti.

"Aslı'dan ne istiyorsunuz?" Doktor endişeliydi ama bunu iyi saklıyordu. Öfkesi elle tutulur bir kıvamdaydı.

Saruhan başıyla Sare'ye işaret verdi.

Aslı, "O kim?" Diye sordu. "Neden yüzünü gizliyor? Yoksa sevgilin mi?" Sesindeki kıskançlık tuhaftı. Bütün her şeye rağmen Saruhan'ı kıskanıyor olamazdı.

Saruhan sessiz kaldı. Sare elinde silahı tutarak doktor ve kardeşine doğru ilerlerken, Aslı'nın, "Yoksa o Sare mi?" Dediğini duydu. "Geriye o kalmıştı, değil mi?"

Sare derin bir nefes aldı. Doktor ve kardeşi olan biteni anlamaya çalışıyor ancak başarısız oluyorlardı.
Sare ceketinin iç cebindeki iğneleri çıkarırken doktor ona sert bir bakış attı. Yakışıklı, yetenekli, zengin bir adamdı. Delici yeşil gözleriyle ona daha fazla bana yaklaşma der gibi bakıyordu.

Sare o bakışlara buz gibi bir kararlılıkla karşılık verdi. Silahı onunla alay eder gibi beline koydu. Alihan gözlerini kısarak ona bakarken genç kadın iğneyi önce ona yapmak isteyerek arkasına dolandı. Doktor ani bir hamleyle onu kolundan tutup takla attırınca, Sare, bunu bekliyordu, o daha ne olduğunu anlayamadan Alihan'ı yere serdi ve üzerine çıktı. Ellerini yakaladı ve öne eğildi.

"Hareketleri çok öngörülebilir birisin," derken iğneyi boynuna saplıyordu. "Sen doktorsun, bilirsin...bu ilaç seni birkaç saat uyutacak. Yorucu bir günün ardından iyi geleceğine eminim."

Doktor altında sertçe kıpırdadı ancak ilaç etkisini gösterince hareketsiz kaldı.

Esin sinirden tir tir titrerken dönüp ona baktı.

Saruhan, "Avukat Hanım," diyerek dikkatleri üzerine çekti. Alaycı sesi buz gibiydi. "Sanırım misafirimiz olmanı çok isteriz." Göz kırptı.

"Senin gibi aşağılık bir herifle ancak bir mahkeme salonunda muhatap olurum!" Tükürür gibi tısladı. "Beni çok da hafife alma! Bu gecenin hesabını vereceksin." Gözleri ateş saçıyordu.

Sare, abisine, ne yapıyorsun sen der gibi baktı. Planda doktorun kız kardeşini almak yoktu. Abisi omuz silkti ve avukatın söylediklerini duymazdan geldi. Aslı'yı iğneyle bayıltıp kollarına aldığında, Sare'ye, "Avukat Hanıma iyi davran kardeşim."dedi. "Mahkeme salonu gideceğimiz son durak bile olmayacak. Bunu anlamasını sağlamalıyız."

Sonra da evden çıktı.

Sare ile Esin'i başbaşa bırakmıştı. Esin öfkeyle kendisine döndüğünde, en az abisi kadar soğuk bir sesle, "Uğraştırma,"dedi. "Eğer istiyorsan seni bayıltırım. Seni kolaylıkla da taşırım. Ama eğer seni bayıltırsam seni taşıyan o olacaktır. Bunu ister misin?" Eliyle az önce kapıdan çıkan abisini gösterdi.

Esin, "Siz kimsiniz ve bizden ne istiyorsunuz?" Diye sordu. Soğukkanlıydı... zor durumlarda paniklemeyen bir kadındı. Doğru ya, o bir avukattı. Muhtemelen birçok zor durumla karşılaşmıştı.

Sare ona doğru ilerlerken, abisini kastederek,"Sorularını cevaplamaktan memnuniyet duyacaktır."dedi.

1.BÖLÜM SONU


Daha yeni Daha eski

İletişim Formu