Benimle Hisset 2. Bölüm

 

Bölüm 2 : Doktor!

"Susmak onların doğal hali sanki. Konuşmak da ara sıra geçirdikleri bir nöbet."

Sare dalgın bir şekilde Aslı'nın baygın bedenine bakıyordu. Hala baygındı ve elleri ayakları bağlanmış bir şekilde sandalyeye bağlıydı. Sare içindeki onu ele geçiren gücü zorlukla kontrol edebiliyordu. Onu şu anda öldürmek, o kadar çok mutluluk verecekti ki. Kana susamış bir vampir gibi hissediyordu kendini o anda. Ancak o bir vampir değildi. 

Gözlerini yumdu. Yorgunluktan başı ağrıyordu. 

Saruhan diğer kızı da bayıltmış ve başka bir odaya bırakmıştı. Ve sonra da ortalardan kaybolmuştu. Sare ona nereye gittiğini sormamıştı bile. Büyük ihtimalle doktorun evine tekrar gitmişti. Uyandığında nişanlısını da kız kardeşini de göremeyince paniğe kapılacağı belliydi. 

Aslında Sare biraz uyumak istiyordu ama uyuyamayacak kadar da gergindi. Avuç içlerinin karıncalandığını hissediyordu. Ayrıca en son ne zaman yemek yediğini de hatırlamıyordu. 

Küçük bir inleme sesi duyunca gözlerini açtı ve Aslı'nın yavaş yavaş kendine geldiğini gördü. Gözlerini kırpıştırarak yere bakışını, olanları idrak edişini ve yüzünü ekşitişini keyifle izledi. Korkunun onu ele geçirdiğini hissedebiliyordu ama hareketlerinde garip bir tuhaflık da vardı. Bunu abisi Saruhan'ı gördüğünde de fark etmişti. Aslı hala Saruhan'ı seviyor olabilir miydi? 

Saruhan'ın dediğine göre, Aslı ona bir uyuşturucu gibi bağımlılık duyuyordu. Ayrılıkları onda derin bir etki yaratmış olmalıydı. Saruhan'a gerçekten çok bağlanmıştı, onu çok sevmişti. O kadar çok sevmişti ki onu kaybettiğinde hissettiği acının aynısını ona da yaşatmak istemişti. 

"Nerede olduğunu düşünüyorsun?" diye sordu ona. Abisi gelene kadar onunla biraz sohbet etmek istiyordu. Ayrıca bulundukları daire Saruhan'ın eskiden beri kaldığı küçük pek ilgi çekmeyen bir daireydi. Aslı'nın daha önce buraya gelip gelmediğini merak ediyordu. 

"Saruhan'ındı burası." Aslı boğuk bir sesle cevap verdi. "Birkaç defa gelmiştik. O nerede?" Başını kaldırdı ve Sare'nin gözlerinin içine baktı. 

Sare yüzündeki maskeyi çıkarmıştı. Saçları omuzlarına dökülüyordu ve gözlerinden ona karşı duyduğu öfke okunuyordu. Aslı'nın bunu çok iyi okuyabildiğini biliyordu. 

"Sana onun nerede olduğunu söyleyeceğimi düşündün mü gerçekten?" 

Aslı homurdanır gibi bir ses çıkardı. "Sen onun kardeşi misin?" 

Sare cevap vermedi. Yalnızca onu izlemeye devam etti. 

"Onun benim için geri geleceğini biliyordum," Aslı başını geriye doğru eğdi ve derin bir nefes aldı. Tekrar Sare'nin gözlerine baktığında, gözleri dolmuştu. 

Sare şaşırdıysa bile bunu belli etmedi. 

"Saruhan...onu çok seviyordum. Onu çok seviyordum. Onu her haliyle kabul ederdim..." Başını telaşla iki yana salladı. Sanki acı çekiyormuş gibi bir ses çıkardı. "Onun bir ajan olduğunu bilseydim bile...bilseydim bile....her şeye rağmen onu kabul edebilirdim! Ama o ne yaptı?!" 

Sare sessiz kaldı. Daha önce hiç aşık olmamıştı. Nasıl bir duygu olduğunu bilmiyordu, ama merak etmiyordu da. Sare aşık olmazdı. 

"Bu hayatta en sevdiğim insanın arkasından, benim arkamdan iş çevirdi! Beni aldattı! Beni seviyormuş gibi yaptı! Bana sanki dünyanın en güzel kadınıymışım gibi hissettiriyordu! Nasıl bu kadar iyi rol yapabilirdi?!"

Aradan geçen beş yıla rağmen, Sare onun hala bu sorulara cevap aradığını gördü. Anladığı bir başka şey ise, Aslı, Saruhan'ı hiç unutmamıştı. 

"O yalnızca görevini yapıyordu." Sare'nin sesi buz gibiydi. "Sana aşık değildi." Canının yanmasını istiyordu. Hem de çok. 

"Emin ol bunu anladım." Aslı başını aşağı yukarı sallarken saf bir farkındalıkla inliyordu. "Emin ol bunu çok iyi anladım. Onun  da anladığımı anlamasını sağladım." Gözlerinde ateşle Sare'nin gözlerinin içine baktı. Açıkça ailesinin ölümünde parmağının olduğunu söylüyordu.

Sare öfkenin bütün benliğini ele geçirdiğini hissediyordu. Hemen bacağındaki kılıfa sarılı silaha sarılabilir ve onu alnının ortasından vurabilirdi. Bunu çok istiyordu. Ama derin bir nefes alarak kendini sakin kalmak için zorladı. 

Tek kaşını kaldırarak ona,"Emin ol," diye tatlı bir şekilde söz verdi. "Ben de anlamanı sağlayacağım." 

Aslı, "Bana ne yapacaksınız?" diye sordu. Garip bir şekilde sesinde korku yoktu. Saruhan'a hala güveniyor muydu? Sare onun hala abisini sevdiğini görebiliyordu, ki bu da iğrençti çünkü o nişanlıydı. Fakat Saruhan'a olan aşkı, onun korkusunu yok etmiş gibiydi. 

Sare dosdoğru bir şekilde, "Seni öldüreceğim." dedi. Bunu bilmeye hakkı vardı. "Ama önce sevgili babacığınla biraz oynayacağım." Soğuk bir şekilde gülümsedi. 

Aslı'nın kaskatı kesilen yüzünü keyifle izledi. İşte şimdi gerçekten korkuya dair bir şeyler kendini göstermeye başlamıştı. 

"Babama hiçbir şey yapamazsınız, buna asla gücünüz yetmez." 

Sare güldü. "Gücümüzün yetip yetmeyeceğini nereden biliyorsun?" 

"Babamı tanıyorum." Tükürür gibi öfkeyle konuştu. "Beş yıl önce olanları hatırlamıyor musun yoksa?" 

Sare soğukkanlılığını korumayı başardı. "Babanı ben de iyi tanıyorum."  Ayağa kalktı ve ona doğru birkaç adım atarken oturduğu sandalyeyi de sürükledi. Tam önünde durdu ve sandalyeye tekrar oturdu. Aslı sandalyesinde kıpırdandı, ona vurmak ister gibi bedeni öne atıldı. 

"Sana bir soru soracağım ve sen de bana dürüstçe cevap vereceksin." Sare ona şöyle bir baktı. Dürüstçe cevap vereceğini zannetmiyordu ama yine de sordu. "Doktordan ne saklıyorsunuz?" 

Aslı cevap vermedi. 

Sare sabırsızlanıyormuş gibi bir ses çıkardı. "Bunu kendim de öğrenebilirim, biliyorsun. Ama beni yorma ve kendin güzelce söyle. Doktordan ne saklıyorsunuz?" 

Cevap olarak Aslı, Sare'nin yüzüne tükürdü. Tamam. Demek alabileceği tek cevap buydu. 

Sare öfkesini koruyarak kolunun tersiyle yüzünü sildi. "Biliyor musun," diyerek ayağa kalktı ve kılıfındaki silahı çıkardı. Plana göre onu, babasını tuzağa düşürecek kadar yaşatacaklar sonra da onu öldüreceklerdi. Bu planda Sare'nın en sevdiği kısım, kızının canının tehlikede olduğunu düşünerek acı çekecek olan Mete Ünay'dı. Keşke o anda onun yüzünü görebilseydi. 

Ama acı çektirmenin gereksiz bir zahmet olduğuna karar vermişti o anda. 

İnsanlar acıyı kolayca unuturdu. Asıl önemli olan öfkeydi. Öfke hiçbir zaman unutulmazdı. Mete Ünay'a da unutamayacağı bir öfke verecekti. Bunun için sabırsızlanıyordu. Aslı'ya döndü ve cümlesine devam etti. "...senin için gerçekten güzel düşüncelerim vardı. Sevgili baban için de öyle. Fakat ölüm insana aniden geliyor, biliyorsun. Sana niye gelmesin?" 

Aslı'nın değişen yüz ifadesini keyifle izliyordu. Genç kadın onun ciddi olduğunu anlamış olmalıydı. 

"Bana doktordan ne sakladığını söylersen, seni hemen öldürmem." Aslında blöf yapıyordu. Anlatsa da anlatmasa da onu orada öldürecekti. Aldığı her nefes Sare'nin sinirlerini bozuyordu. "Hatta babanla konuşmana bile izin verebilirim." Tabiki böyle bir şey gerçekleşmeyecekti. 

Aslı sessizce ona bakıyordu. Bakışlarından Sare'nin bunu gerçekten yapmayacağını düşündüğü görülüyordu. Genç kadın huzursuzca gülümsedi. "Konuşmayacak mısın?" Ona son bir şans tanıdı. 

Aslı ağzını açıp yeniden ona doğru tükürünce, Sare ikinci kez düşünmedi. Silahını ona doğrulttu ve bir an için fal taşı gibi açılan gözlerine baktıktan sonra onu alnının ortasından vurdu. Havayı son bir soluk sesi kapladı, hemen ardından genç kadının başını öne düştü. Alnındaki delikten oluk oluk kan akıyordu. 

Sare kısa bir duraksamanın ardından silahını yeniden kılıfına koydu, telefonunu çıkarıp Saruhan'ı aradı. 

Abisi telefonu açar açmaz, "Bana yapmadım de." diye konuştu. 

Sare sessiz kalınca Saruhan okkalı bir küfür savurdu. "Sare! Sare! Onunla konuşmamız gerekiyordu!" 

Sare, "Ölmesi gerekiyordu." dedi. "Konuşmaya pek hevesli değildi ayrıca." 

"Hiç mi bir şey söylemedi?" 

"Kayda değer bir şey yok." Genç kadın onun ailesi hakkında söylediklerini hatırlayınca dişlerini sıktı. "Bunu burada bırakıyorum. Sen neredesin?" 

"Doktorun yanına gidiyordum ama oraya dönsem iyi olacak. Doktorla konuşmaya sen git. Kardeşini bana bırak." 

Sare, "Doktordan hoşlanmadım." diye mırıldandı. "Kim bu kadar etrafında dönen dolaplardan bihaber olabilir ki?" 

"Ben gelene kadar kız kardeşiyle biraz sohbet et bakalım ne diyecek, yirmi dakikaya oradayım."

Telefon kapandıktan sonra Sare, Aslı'nın cansız bedenine duygusuz bir bakış attı, annesinin, babasının ve kız kardeşinin cesetleri gözünün önüne geldi. Aslı şerefli bir ölümle gözlerini hayata yummuştu. En azından öleceğini bilerek ölmüştü. Sare ve Saruhan'ın ailesi bir hiç uğruna öldürülmüştü. Genç kadın gözlerinin dolduğunu hissetti. Yutkunarak gözlerini kapattı ve annesinin gülümsemesinin zihnini kaplamasına izin verdi. Küçük kız kardeşi Serra'nın sesiyle bedeni titredi. Babasının sıcacık kollarının rahatlığıyla gevşedi. Ne zaman onları özlese kendi zihnine sığınıyordu.

Anılar insanı hiç yüzüstü bırakmıyordu. 

Gözlerini yeniden açtı. Hiçbir anlamı olmayan kişiliksiz bir odanın içinde, Aslı'nın cansız bedeniyle birlikteydi. Derin bir nefes aldı ve anılarından sıyrılarak odanın kapısını açıp dışarıya çıktı. Hemen yan odada doktorun kız kardeşi Esin duruyordu. Sare onun elini kolunu bağlamamıştı, yalnızca kapıyı kilitlemiş ve onu çığlıklarıyla baş başa bırakmıştı. Avukat öfkeliydi. Hakkı da vardı. Bütün bunlarla neye bulaştıklarından haberleri yoktu. 

Cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtı ve onu pes etmiş bir şekilde içerideki koltukta otururken buldu. Esin hızla ayağa kalkıp ona doğru yürümeye başlayınca, Sare işaret parmağını ona doğrulttu. "Gerçekten canını yakmak istemiyorum. Sadece yerine geç." 

Esin, "O silah sesi de neydi?" diye bağırdı. "Aslı nerede? Ona ne yaptınız?" 

Sare sabrının son demlerini yaşıyordu. 

"Yerine geç." Ona sabırsız bir bakış attı. 

Esin saçlarını sinirle çekiştirerek onun dediğini yaptı, hemen ardından Sare'ye tiksinerek baktı. "Bizden ne istiyorsunuz? Siz kimsiniz?" 

"Aslı ile abinin arasındaki ilişki tam olarak ne zaman başladı?" Sare onun sorularını duymazdan geldi. "Evlenmeye ne zaman karar verdiler?" 

Avukat gözlerini kısarak Sare'ye uzun bir bakış attı. "Mesele bu mu? Sen abimin eski sevgilisi falan mısın? Bu kıskançlık durumu için fazla değil mi? Onlar birbirlerini seviyorlar!" 

"Abinle hiçbir alakam yok!" Sare sinirle tısladı. "Bunun kıskançlıkla da alakası yok.  Sana yalnızca bir soru sordum, cevaplamanı istiyorum." 

"Kim olduğunuzu söylemezseniz size asla cevap vermem." 

Sare ona kim olduğunu söylemeyi çok isterdi ama bunu yapmayacaktı. O bir Gölge'ydi yalnızca. 

"Diğeriyle konuşmayı mı istersin?" diye sordu ona. Nedense kadının Saruhan'dan daha çok nefret ettiğini düşünüyordu. Abisinin soğuk alaycı davranışları onun sinirlerini bozmuş olmalıydı. 

Esin, "Aslı'ya ne yaptınız?" diye sordu. 

"Aslı Ünay sizin bildiğiniz gibi bir kadın değildi-"

"Değildi? Neden geçmiş zaman? Yoksa onu öldürdünüz mü?" Genç kadının yüzü korkuyla sarardı ama aynı zamanda sinirle yumruklarını sıkmıştı. Sare'ye bakan gözleri bir an için binbir duyguyla renk değiştirdi. Kaygı, hayal kırıklığı, pişmanlık, idrak... 

"Aslı'nın abini kullandığını düşünüyoruz Esin. Onunla onu sevdiği için değil de çevirdiği işlerde paravan olarak kullanmak için beraber olduğunu düşünüyoruz. Hatta buna eminiz. Aslı'yı telefonla konuşurken duydum, abinin banka hesabını, özel kilitli kasasını ele geçirmiş ve abinden habersiz onun adına işlemler yapabilme yetkisi var. Abin bir doktor değil mi? Doktorlar zeki olmalarıyla bilinmezler mi? Nasıl oluyor da onun gibi zeki bir adam böyle bir oyunun içine düşüyor? Belki sen bunun cevabını bize verirsin?"

Esin kafası karışmış bir şekilde ona bakıyordu. "Bütün bunları uydurmadığını nereden bileceğim?" 

"Neden böyle bir şey yapayım? Tek istediğim o hesaplardaki şeylere ulaşmak. Bunun için sevgili abini biraz zorlamamız gerekecek ama onun biricik kız kardeşi için her şeyi yapabileceğini düşünüyorum." Kısa bir duraksamanın ardından ekledi. "Sana hiçbir şekilde zarar vermeyeceğimizden emin olabilirsin. Ama abin böyle düşünmeyecek."

"Onu bayılttın!" 

"Yalnızca birkaç saat uyumasına sağladım. İkisi farklı şeyler." 

"Uyandığında beni bulamayınca polise gidecektir. Bundan kurtuluşunuz yok." 

Sare ona tatlı bir gülümsemeyle baktı. Onun korkusunun ham kokusunu alabiliyordu. Buna hakkı da vardı. Yalnızca, yalnızca ona gerçekten zarar vermeyeceğini söylemesine rağmen gözlerindeki öfkenin dinmemesine şaşırmıştı. Çoğu insan bu garantiyle rahatlardı. 

"O uyanmadan ben onun yanına dönmüş olacağım." Kapının açılma sesini duyunca ayağa kalktı. "Sana burada kimse zarar vermeyecek, o yüzden aptalca bir şey yapma. Geçici olarak misafirimiz olacaksın." 

Esin'in sessiz kalışını umursamayarak odadan çıktı ve kapıyı yeniden kilitledi. Saruhan'la koridorda karşılaştılar. Abisi çelik gibi sert bir ifadeyle Sare'ye baktı. 

"Onu neden öldürdün?" 

"Neden bu kadar umurunda?" Sare gözlerini kısarak ona baktı. "Onun için üzülmüyorsun ya?" 

Saruhan öfkeyle derin bir nefes aldı. "Sare!"

"Bana neden umurunda olduğunu söyle? Yoksa onun bunu hak etmediğini mi düşünüyorsun?" 

"Öyle düşünmediğimi sen de gayet iyi biliyorsun," Saruhan onun üzerine yürüdü ve gözlerinin içine bakmak için başını eğdi. "Onu konuşturmalıydık. Onunla konuşmalıydım. Doktorla ne işi var öğrenmeliydik!" 

"Doktorla ne iş yaptığı umurumda değil," Sare de başını kaldırdı ve abisinin gözlerine aynı umursamaz öfkeyle baktı. "O kadın ailemin ölümünden sorumlu-"

"Ailemiz!" diye sözünü kesti Saruhan. 

"Ve yaşamayı hak etmiyordu. Hep doktor mu hayat kurtaracak? Bu sefer ben onun hayatını kurtardım." Saruhan'ın yanından geçip gitmeye kalktı ancak abisi onu kolundan tuttu. 

"Sare..." Sesindeki gizli uyarıyı anlamıştı genç kadın.  Doktora zarar vermemesi söylüyordu. 

Sare onun tutuşundan kurtuldu ve arabanın anahtarlarını alarak dışarıya çıktı. Karanlığın bütün ruhunu emmesine izin verdi. Karanlık bütün kötü düşüncelerin saklandığı yerdi, bütün acıların pusu kurduğu, bütün anıların hükümsüzce hükmettiği bir kaçış yeriydi. Sare çoğu zaman, çoğu acıya rağmen karanlığa sığınırdı. Karanlıkta görünmez olmak daha kolaydı. 

Doktorun evine giderken radyoyu açtı. Saruhan arabadayken müzik dinlemezlerdi ama o yokken Sare düşüncelerini susturan bir müziği dinlemeyi tercih ederdi. Abisinin müzik dinlemekten neden nefrettiğini hala bilmiyordu. Oysa Sare müzikten nefret etmesine rağmen onu dinlemeye devam ediyordu. Yaraya tuz basmak bu olmalıydı. 
Doktorun oturduğu villanın sokağına girdiğinde daha önceki adamların artık orada olmadığını gördü. Saruhan da Sare de onları bayıltmıştı, dolayısıyla kendi kendilerine gidemezlerdi. Muhtemelen birileri onları fark etmiş ve ambulans çağırmıştı ya da Mete Ünay baygın adamlarının doktorun evinin önünde hamam böcekleri gibi yayılmasını istememişti. 

Genç kadın temkinli bir şekilde arabasını bir ara sokağa park etti ve maskeyi yüzüne indirdi. Sessiz sakin adımlarla doktorun evinin bahçesine girdi. Uzun adımlarla eve doğru yürüyordu ki kapının açık bırakılmış olduğunu gördü. 

Oysa Sare çıkarken o kapıyı örtmüştü. Hemen silahını eline aldı ve ucuna susturucuyu yerleştirdi. Mermileri kontrol etmesine gerek yoktu. Dolu olduğunu biliyordu. 

Yavaş yavaş kapıya yaklaşırken kulakları içeriden gelebilecek en ufak bir sese dikkat kesilmişti. Mete Ünay'ın adamları mı gelmişti? Nasıl haberleri olmuştu? Kapıyı ayağıyla hafifçe ittirdi ve temkinli bir şekilde etrafı gözleyerek içeriye girdi. Hemen ardından kapıyı kapattı. İçeride en ufak bir hareket yoktu. Öyle ki Sare soluk sesi bile duymuyordu. 

Şöyle bir etrafa baktı ve doktorun tam da onu bayılttığı yerde sırtüstü bir şekilde uzandığını gördü. Sare onu bıraktığında doktor yüzüstüydü. Evde kimse olmadığına ikna olduktan sonra hızla onun yanına ilerledi ve koltuk altından tutarak onu sürüklemeye başladı. O kadar ağır ve uzundu ki onu sürüklerken zorlandı. Adamı halının üzerine bıraktı ve başının altına koltuğun yastıklarından birisini koydu. 

O uyurken silahını yeniden eline aldı ve evi gezmeye başladı. İlk önce mutfaktan başladı ve balkon kapısını kapattı. Sonra ışıkları söndürüp diğer odaları tek tek gezdi. Ev tamamen sessizdi. Tam üst kata çıkarken hafif bir inleme sesi duydu ve hemen çıktığı birkaç basamağı inerek salona döndü. Doktor kendine gelmiş, eliyle boynunu ovuşturuyordu. 

Sare'yi fark ettiği an, bütün yaşananları idrak etti. Kız kardeşi ve nişanlısı ortalarda görünmüyordu. Hızla ayağa kalkarken Sare'ye doğru sendeledi. "Kız kardeşim nerede? Aslı nerede?" 

Sare onu vurmak istemiyordu, bu yüzden silahı kılıfına soktu. Adamın bunu görmesi ve gözlerinin öfkeyle parlaması, yaptığının iyi bir hareket olmadığını gösteriyordu ama Sare bu gece birini daha vurmayacaktı. Masumlara dokunmamak katil olabilmesinin en büyük nedenlerinden birisiydi. Yalnızca hak edenlerin canını alıyordu. 

"Seninle konuşmamız gerek." Sesini sakin bir tonda tutmaya çalıştı. 

Anlaşılan doktor sakin kalmak istemiyordu. Bağırarak Sare'nin üzerine atıldı. Sare bunun olacağını öngörmüştü. Hızla pozisyonunu aldı ve o üzerine doğru atılırken kollarının saldırısından kaçmak için eğildi. Ancak doktor onu belinden yakaladı ve savunmasız bir şekilde yere serdi. Sare dengesini kaybetmiş bir şekilde bir an için afalladı, ancak çabuk toparlandı ve ayaklarıyla doktorun ayaklarına çelme takarak onu düşürmeye çalıştı. 

Doktor düşmemiş ama dengesini kaybetmişti. 

Sare hızlı bir şekilde ayağa kalkarken, "Bunu yapmak zorunda değiliz." dedi. "Konuşmak-"

"Kız kardeşim ve Aslı nerede?!" 

Sare sabırsızlanmaya başlıyordu. Ona yeteri kadar müsamaha gösterdiğini düşünüyordu. "Doktor, kız kardeşin güvende. Fakat onun güvenliği senin benimle yapacağın işbirliği ile sağlanmış olacak."

Genç adamın kız kardeşi için duyduğu endişeyi anlayabiliyordu, ona hak veriyordu da. Fakat Sare'nin ondan öğrenmek istediği bilgiler vardı.
Sare ona dikkatlice baktı. Keskin yüz ifadesi ona ilk kez bir fotoğraf üzerinden baktığından farklıydı. Fotoğrafta gevşemiş, rahat bir gülümsemeyle üzerinde hastane önlüğü ile objektife bakıyordu. Oysa şu an karşısında duran adam hiç de rahat değildi. Kontrol edemediği bir durum yüzünden hem öfkeli hem de tedirgin görünüyordu.

"Benden ne istiyorsun?" Genç adam ona doğru bir adım attı. "Aslı nerede? O da güvende mi?"

Sare sessiz kalmayı tercih etti. Bu durumda ona ne söyleyebileceğini bilemiyordu. Aslı'nın onu sevmediğinden emindi. Eğer gerçekten sevse ondan habersiz, doğrudan onu etkileyen işler çevirmezdi. Sare bu işlerin ne olduğunu bulacaktı.

Onun sessizliği genç adam için bir cevap olmuş olacak ki, doktor birden üzerine atladı ve onu hızla en yakındaki duvara yasladı. Sare'nin yüzü duvara bakıyor, bedeni ise betondan bir ağırlıkla mıhlanıyordu. Kollarının arkaya büküldüğünü hissetti.  Bacağını geriye doğru savurup onu tekmelemek istedi ama uzun boylu adam onun bu hareketini bacaklarını bacaklarıyla kilitleyerek savuşturdu. Tam anlamıyla kapana kısılmıştı ama en ufak bir korku duymuyordu. Doktor hayat kurtarıyordu, hayat almak ona göre değildi.

Hemen ensesinde sert,öfkeli sesini duydu. "Bana hemen kız kardeşimin ve Aslı'nın yerini söyle!"

Sare sessiz kaldı. Kolu gerildiği için acımaya başlamıştı ama yine de sesini çıkarmadı.

Doktor ona biraz daha baskı uyguladı. Bedenini sertçe sarstı ancak incitecek bir kuvvetle değil de, kaldıramayacağı bir baskıyla onu sıkıştırıyordu.

"Aslı'ya ne yaptınız? Siz kimsiniz? Bizden ne istiyorsunuz? Cevap ver!"

Doktorun sesi artık çıldırmak üzere olduğunu belirtmek ister gibi boğuk ve kızgın çıkıyordu.

"Cevap ver diyorum sana! Kimsin sen?"

Sare onun altında kıpırdanmaya başladı ancak genç adam onu o kadar sıkı tutuyordu ki neredeyse hareket edemedi bile. Birden başının arkasında elini hissedince onu itmeye zorladı. Doktor onun maskesini çıkarırken Sare geriye doğru hızlı bir şekilde başını savurdu. Yapmaya çalıştığı şey onun o kibirli burnunu kırmaktı. Ancak doktor bunu görmüş olacak ki, yana çekilerek onun bileğini daha da sıkı kavradı ve maskeyi başından çıkarıp attı.

Sare'nin saçları omuzlarına döküldü. Havayı şampuanın kokusu sardı, hırçın bir şekilde burun deliklerinden soluyarak ayaklarını kıpırdatmaya çalıştı.
O asla yüzünü göstermezdi. Asla. Doktor birden onu bırakıp sertçe kendisine çekince Sare hızla döndü ve onun yüzüne doğru bir yumruk salladı. Müsamaha buraya kadardı.

Yumruk onun yüzünü sıyırdı geçti çünkü doktor onu kolundan tutup kendine çekmişti. Sare'nin elleri bu sefer yine arkasında birbirine kilitlendi ancak şimdi duvara değil de adamın yeşil gözlerinin içine bakıyordu. Adam bir eliyle onun bileklerini tutarken, diğer eliyle onun omuzunu sıkıyordu.

"Maske takarak kendini gizlemiş olmuyorsun," dedi adam ona boğuk, neredeyse fısıltı gibi bir sesle. Derin derin Sare'nin gözlerinin içine bakıyor, onun yakalandığı için sinirden gerilen yüzünü izliyordu."Maske takarak bütün bunlardan saklanmış olmuyorsun. Bu gördüğüm yüz bir katile aitse eğer, sorumluluğu maskeye yükleyemezsin."
Sonra onu serbest bıraktı. "Bana kız kardeşimin ve Aslı'nın yerini söyle."

Sare afallamış bir şekilde başını iki yana salladı. Onun söylediği sözler hiç istemediği bir şekilde canını yakmıştı.

"Bak ben-"

Sözü hemen yanlarındaki duvara çarpan kurşunla kesildi. Genç kadın panikle doktora baktı. Bu da neydi? Doktorun evine gelişigüzel bir şekilde kim ateş edebilirdi?  Silah sesleri artmaya başlayınca Sare refleksle doktorun üzerine atladı, aynı anda o da kendisini aşağıya çekince Sare onu boylu boyunca yere serdi ve onun üzerine düştü. Afallayarak ne olduğunu anlamaya çalışan adam onun beline kolunu doladı ve birlikte sürünerek hemen güvenli bir yere geçtiler.
Genç kadın onu yere yasladı.
"Kıpırdama!" Diyerek onu uyardı.

Hafifçe hareket ederek kılıfındaki silahı çıkardı ve ev bahçeden taranırken dikkatli bir şekilde görüş açısı yakalayabileceği bir yer taradı. Ancak bu neredeyse mümkün değildi ve üstelik doktor onu kolundan tutup geriye doğru çekince dengesi kaybolmuştu. Öfkeyle onun tutuşundan kurtuldu.

"Ne yapıyorsun sen doktor?!" Kurşunların tam bulundukları yere isabet etmeye başlaması üzerine ikisi de yerde sürünerek koridorun ucundan salonun bulunduğu tarafa ilerledi.

"Silahlar ateşlenirken ortaya mı çıkmak istiyorsun?" Doktor ona çıldırmış gibi bakıyordu. "Dışarıdakiler kim? Onlar senin yanında değil mi?"
Adam küfrettikten sonra öfkeyle tısladı. "Onları tanımıyorsun bile değil mi?"

Sare sesini çıkarmadı. Cebinden telefonu çıkardı ve Saruhan'ı aradı.
Abisi her zaman ilk çalışta açardı. Bu sefer öyle olmadı. Sare ikinci çağrıyı gerçeklestirdiğinde, Saruhan nihayet telefonu cevapladı.

"Sare? Bu silah sesleri de ne?!"

"Doktorun evini tarıyorlar. Biz ikimiz içerideyiz. Dışarıda kaç kişi var bilmiyorum, doktoru tehlikeye atmak istemiyorum."

Doktorun hemen yanında homurdandığını duydu.

"Ben hemen geliyorum. Ben gelene kadar sakın kendini tehlikeye atma. Doktor umurumda bile değil, anlıyor musun?" Telefon kapandı.

Sare telefonu cebine sıkıştırırken, doktora, "Seni güvenli bir yere götürmeliyim. Bu evde en güvenli yer neresi?"

"Sen polis misin?"

Sare ona bıkkınlıkla baktı.

"Kiler odası." Genç adam başıyla mutfağı gösterdi. Sare o mutfağı görmüştü orada kiler falan yoktu. Ancak yüz ifadesi oldukça ciddiydi. Birlikte mutfağa geçtiler ve karanlıkta ilerlerken içeriye giren adamların seslerini duydular.
Doktor mutfak dolaplarından birini açmış, gizli gibi görünen bir kiler odasını işaret ediyordu. Sare onu hızla odaya itti. "Sakın buradan dışarıya çıkma!"

"Saçmalama! Tek başına-"

Sare onu duymazdan gelerek kapıyı üzerine kapattı. Hemen sonra silahını eline almış mutfağın kapısına varmıştı.

Salonun ışığı koridoru da aydınlatıyordu. Silah sesleri birden kesildi. Duvarlara vuran gölgelerden Sare içeriye giren 4 adam saydı. Eğer hızlı davranmazsa onlardan birisi kendisini vurabilirdi.

Saruhan ona dikkatli olmasını söylemişti. Sare derin bir nefes aldı ve ilk önce mutfağa yönelecek adamı bekledi. Kapıdan içeriye birisi girdiği an, Sare bıçağı çıkarıp onun şah damarına sapladı. Adam inleyerek yere düşerken domino taşlarının devrilmesi gibi, diğer adamları da kendine çekti.

Sare için çatışma kaçınılmaz olmuştu. Silahını gördüğü her hedefe doğrulttu, hız ve zamanın çevikliği ile anında üç adamı yere serdi.
Ancak kapıdan içeriye iki kişinin daha girdiğini son anda fark etti.
Kurşunun omuzunu yakarak etini parçaladığını hissetti. Kendini koridorun ucuna zorlukla attı ve silahını ateşleyerek onları da yere serdi.

Bu ilk kez vuruluşu değildi ama hepsi ilkmiş gibi hissettiriyordu.
Hızla dışarıya bakındı ve bahçede iki kişinin daha olduğunu gördü. Bunlar da neyin nesiydi?
Mete Ünay doktorun ölmesi için bu kadar adam mı göndermişti?
Tıpkı yıllar önce ailesini öldürmesi için gönderdiği adamlar gibi diye düşündü genç kadın.

Silâhındaki mermi bitmişti. Elektroşok verecek iki küçük metali çıkardı.  Doğru bir fırlatma ile onları vurabilirdi. Adamlar yere serilir ve etkisiz hale gelirdi.  Bunu yaralı omuzuna rağmen yapması gerekiyordu. Mutfağa  hızla ilerlerken doktorun saklandığı kilerin kapısını açık halde buldu. Bahçeye çıkan mutfak kapısı da açıktı. Genç kadın inanamayarak kapıdan dışarıya çıktı.
Sağa sola bakınırken sinirden deliye dönmüş bir şekilde homurdanıyordu.
Adamı vurmaya gelmişlerdi ve adam resmen onların ayağına gidiyordu.

Dışarıdaki iki adamın bulunduğu yere doğru hızla ilerledi ve gördüklerine inanamayarak kalakaldı. Doktor iki adamı öyle bir dövüyordu ki, adamlar darbenin geldiğini bile görmüyordu. Genç adam yumrukları ardı ardına indirirken bir yandan da bir aslan gibi kükrüyordu.

Sare onun gücüne, kuvvetine hayretle baktı. O an anladı ki, doktor istese Sare'yi rahatlıkla yenebilirdi ama bunu yapmamış, asla tam olarak baskı uygulamamıştı. Elektroşok veren metalleri cebine koydu. Yüzünü buruşturdu. Onunla giriştiği mücadelede kaybetmiş gibi hissediyordu, oysa Sare onun gibi birçok adamı dövmüş, kırılmadık kemik bırakmamıştı. Fakat bu gece Sare ona zarar vermek amacıyla yaklaşmamıştı, tıpkı doktorun da ona aynı şekilde yaklaşmadığı gibi. Derin bir nefes aldı.

Doktor doğrulup da ona baktığında, "Sana o odadan çıkmamanı söylemiştim doktor."dedi.

Genç adam hızla ona doğru yürüdü ve bakışlarını kanlı ceketinde gezdirdi. "Vurulmuşsun."

"Yaşarım doktor merak etme." Saruhan geldiği an doktoru da alıp buradan gidecekti. Bu gece hiçbir şey planlandığı gibi gitmiyordu.

"Orasına sen karar veremezsin," adam ona sertçe baktı. "...ben yarana bakarken sen de bana bu akşam neler oldu anlatacaksın."

Genç kadın sinirlendiğini hissetti, çünkü adam otoritesinin kabul edilmesini bekliyordu, "Doktor-"

"Alihan." Anlaşılan ona doktor diye hitap edilmesinden hoşlanmıyordu.

Sare dişlerini sıktı. Onu duymazdan geldi. Sare kişisel diyaloğa girmezdi. "Bak ben-"

"Bu kadar konuştuğun yeter," diye gürledi Alihan. "Şimdi bana kendi adını söyle." Sare'den oldukça uzundu, ve ona tepeden bakarken de korkutucu bir bakışla onu süzüyordu. Sare bu bakıştan etkilememişti elbette ama sinir bozucu olduğu açıktı.

"Adım seni ilgilendirmiyor doktor."

'Doktor' kelimesinin üzerine vurgu yaparak konuşmuştu.

Genç adam gözlerini kısarak, "Sen Sare misin?"Diye sordu.

Sare apaçık bir şaşkınlıkla ona bakakaldı. İsmini nereden biliyordu? Yoksa doktor onu ve Saruhan'ı tanıyor muydu?

***

2.Bölüm Sonu.


Daha yeni Daha eski

İletişim Formu