Bölüm 68 : Çifte Tatlı Bela
Devrim gecenin bir yarısı uykusundan aniden uyandığında, onu uyandıran şeyin yanındaki boşluk olduğunu düşündü. Gözü hemen Gamze'nin çok sevdiği kelebek motifli dijital saate kaydı ve saatin 03:24 olduğunu görünce panikle yataktan doğruldu.
Akşam yatağa çok yorgun bir şekilde girmişti. Gün boyunca otelde birçok şeyle uğraşmıştı, Gamze de tıpkı kendisi gibi yorgundu. Akşam yemeğini yemişler, biraz oturmuşlar sonra da dayanamayıp uyumuşlardı.
Bu saate kadar uyanmamış olmasına şaşırıyordu. Yataktan kalktı ve Gamze'nin nerede olduğuna bakmak için hızlıca odadan çıkıp merdivenlere yöneldi.
Hava artık sıcaktı, yaz yeni gelmişti ve bazen içerisi boğucu derecede sıcak olduğu için pencereleri açık bırakıyorlardı.
Kendi üzerinde de tişört yoktu. Yalnızca bir eşofman altı giymiş, yatağa öyle girmişti. Merdivenlerden aşağıya inerken burnuna havayı saran soğan kokusu geldi. Yalnızca iki basamak inmişti ki birden durdu ve yüzünü bir gülümseme sardı. Demek karısı acıkmış, kalkmış bir şeyler pişiriyordu. Öyle kendine hastı ki.
Hamileliği henüz iki aylık sürecini yeni tamamlamıştı. Ancak Gamze çoktan hamileliğin getirdiği o duygu yoğunluğunu yaşamaya başlamıştı bile. Devrim bu konu hakkında derin bir araştırma içine girmişti. Birlikte doktorlarının önerdikleri kitapları okuyorlar, her şeye çok dikkat ediyorlardı. Ancak Devrim iki kat daha fazla sorumluluk alıyor, Gamze'ye her anlamda destek olmak için her şeyi öğrenmeye çalışıyordu.
Sabahları aniden gelen mide bulantılarına şimdilik alışmışlardı. Gamze biraz kustuktan sonra Devrim'le birlikte duş alıyorlar, itiraz etse de Devrim ona giyinmesinde yardım ediyordu. Belirgin bir değişiklik yoktu ama bulantılar onu çok yoruyordu. Devrim öyle zamanlarda ne yapacağını şaşırıyordu.
Gamze'nin şarkı söylediğini duyunca düşüncelerinden sıyrıldı ve basamakları inmeye başladı.
Çok sevdiği karısı neşeli bir şarkı söylüyordu. Sesi öyle güzeldi ki Devrim onu ilk kez dinlediği zamanı hatırladı. Ablası ile gittiği tatilden dönmüştü, Gamze'yi düşünmemek için ne yaptıysa başarılı olamamış iki hafta boyunca onu düşünmüştü. Arkadaşı ile bir eğlence mekanında oturmuş onu düşünürken Gamze karşısına çıkmıştı. Şarkı söylemiş, şarkıyı bitirdiğinde de tam Devrim çıkarken göz göze gelmişlerdi.
Arkasından koştuğunu, kendisine sımsıkı sarılıp çok özlediğini söylediği zaman Devrim kendini bırakmıştı. Şimdi bu acı verici anıları düşünmek onu üzüyordu, çünkü Gamze'yi çok üzmüştü. Onu kendisinden uzaklaştırmaya çalıştıkça birbirlerine daha çok çekildiklerini yeni yeni görüyordu. Oysa direnmenin işe yarayacağını düşünmüştü. Ama şimdi hiç direnmemiş olmayı diliyordu.
Mutfağın kapısından içeriye şöyle bir baktığında durdu kaldı. Bir adım daha atamadı. Görüntü o kadar güzeldi ki tutulup kalmıştı. Gamze üzerinde ince bir gecelikle, ayağında o çok sevdiği süslü terlikleriyle mutfakta dans ediyordu. Telefonundan bir müzik açmış, gözlerini kapamış vücudunu sağa sola doğru bükerek adeta kendinden geçiyordu. Devrim müziği daha önce hiç duymamıştı, onun çok sevdiği garip müziklerden birisi olmalıydı ama melodisi güzeldi, Devrim beğenmişti.
Gamze saçlarını Devrim'in çalışırken kullandığı pilot kalemlerden birisiyle gelişigüzel bir şekilde başının arkasında toplamıştı. Kendi halinde, aşırı güzel, aşırı seksi bir şekilde mutfağın ortasında dans ediyordu.
Ocakta ne pişirdiğini bilmiyordu ama mutfak sarımsak ve soğan ikilisinin oluşturduğu bir kokuyla çoktan kaplanmıştı bile. Aspiratörü bile çalıştırmamıştı.
Gamze gözlerini açıp kendi etrafında dönerek ocaktaki yemeği kaşıkla karıştırdıktan sonra yeniden arkasını döndü ve kapının ağzında durmuş, büyük bir hayranlıkla onu izleyen Devrim'i görünce güzel gözleri şaşkınlıkla açıldı. Devrim öyle zamanlarda onu öpmek, öpmek ve sonsuza dek öpmek istiyordu.
"Seni uyandırdım mı?" diye cıvıldadı genç kadın ve hızlı adımlarla Devrim'e doğru gelmeye başladı. Devrim onu yarı yolda karşıladı ve kolunu onun beline dolayarak vücutlarının birbirine temas etmesini sağladı.
Dudaklarını onun açık boynuna bastırırken, "Yokluğunu hissettim," diye fısıldadı.
Genç kadın kollarının arasında hemen uysal bir role bürünürken güzel gülümsemesi daha da büyüdü. "Acıktım...dayanamadım. Rüyamda soğanlı yumurta yiyordum. Eğer yemezsem çatlayacaktım."
Onun bu mahcup hallerine bayılıyordu Devrim. "Seninle ne yapsam?"
"Hımmm. Hoşuma gidecek bir sürü şey önerebilirim, ama şu an çok açım. Sen de yer misin?"
Devrim onun sorusunu duymazdan gelerek dudaklarını onun çenesinin altına bastırdı. Gamze'den yükselen iç çekme sesi duyulmaya değerdi. O heyecanlanınca eli ayağı birbirine dolaşıyordu ve bu onu daha da tatlı bir hale getiriyordu. Devrim'in ani hareketlerine alışamamıştı henüz.
Onun bedenini de hareket ettirecek bir şekilde kendi bedenini oynatmaya başladı. Müziğin ritmine kulak vermek, ona dans ettikleri akşamı hatırlatmıştı.
Gamze'nin şaşkın bakışlarına karşı gülümsedi.
Küçük ayaklarıyla onun adımlarını takip ederken yüzüne çok güzel bir gülümseme konmuştu. "Dans mı edeceğiz?"
"O geceyi hatırlıyor musun?" Dudaklarını onun burnuna bastırdı ve geri çekildiğinde yanaklarının kızardığını gördü. Bu kadını okumak çok kolaydı.
Gamze "Bir saniye o zaman," diyerek Devrim'in kollarının arasından sıyrıldı ve ocağın altını kapattı. Geri dönüp kollarının arasına girdi, mutlu bir şekilde iç çekerken, "Unutmam mümkün mü?" diye fısıldadı. "Aklımın da kalbimin de büyük bir parçasını orada bırakmış olabilirim."
Bir de bilmiş bilmiş laflar etmiyor muydu?
"Sadece bir parçasını mı?" diye sordu ona. Devrim o geceyi hatırlarken bütün kemiklerinin sızladığını hissediyordu. Ona bu kadar yakın olmak, nefesini hissedebileceği kadar yakın olmak onu derinden sarsmıştı. Bir de gözlerinin içine bakmıyor muydu? Devrim kendini zor tutmuştu. Ve bütün kemikleri sızlama noktasına gelmişti. Duyguları korkularıyla çarpışmaya başlamıştı. Direncinin düştüğünü, savunmasının yıkıldığını hissetmiş, dansın bir an önce bitmesi için dua etmişti. O dans o gecenin en olay sahnesi olmuştu, çok da para getirmişti.
Bugün birçok yere kimsesiz çocukların barınabileceği yurtlar inşaa ediliyordu.
"Aslında büyük bir parça," diye fısıldadı Perisi. "Kollarının arasında nasıl titriyordum, hatırlamıyor musun? Sense hiç etkilenmiyormuş gibiydin, büs gibi duruyordun. Kafana kafana vurmak istiyordum."
"Bak sen," genç adam gülümseyerek başını eğdi ve onun yanağını öptü. "Biliyorsun, sen gelene kadar ne hissettiğimi bile bilmiyordum ben."
Gamze onun göğsüne yaslanırken, şefkat dolu bakışlarla onu süzdü. "Biliyorum."
"O gece biz dans ederken," diye başladı genç adam. "...seni alıp götürmek istemiştim. Bütün kötülüklerden uzağa, bütün her şeyden uzağa...gözlerimin içine öyle bir bakıyordun ki. Bunu yapsam, seni alıp götürsem en ufak bir itirazın olmayacaktı sanki. Oysa bana çok kızgındın." Hafifçe gülümsedi. "Dansı bıraktığım, ablama o sözleri söylediğim için."
Gamze'nin yüzünden türlü türlü duyguların geçişini izledi. Her şeyi hatırlıyor, hissettiği duyguları anımsıyor olmalıydı. "Eğer beni alıp götürseydin hiç itirazım olmazdı." Çenesini onun göğsüne yasladı ve gözlerini genç adamın yüzüne dikti. "Ama kızgındım evet. Geri duruşuna, soğuk duruşuna, bir şeyler hissettiğin halde beni kendinden uzaklaştırışına kızgındım. Ablana söylediklerinin kötü şeyler olmadığını çok sonra anladım. Beni değil kendini kötülüyordun. Çok acımasız bir yönün vardı Devrim Kuzgun!" Bir elini kaldırıp onun göğsüne şaplak indirdi.
Devrim o eli tuttu ve dudaklarına götürüp her bir milimini öpücüklere boğdu. Canından çok sevdiği kadına bir zamanlar acı verdiğini düşünmek onu kahrediyordu.
"O kadar güzeldin ki, sana kıyamıyordum," diye fısıldadı.
"Şu an halimden çok memnunum." Genç kadın gülümsedi.
Onun bu neşesi, inancı Devrim'in umuduydu. "O zamanlar böyle olacağımızı tahmin edemiyordum. Yalnızca seni kendimden korumayı düşünüyordum."
"Beni deli ediyordun." Genç kadın ayaklarının üzerinde yükseldi ve Devrim'i çenesinden öptü. "Dans bittikten sonra da bana bir şeyler söyledin ve kaçtın. Beni orada öylece bırakmıştın."
"Dayanamıyordum çünkü." Kollarını onun beline daha sıkı sardı ve dudaklarını dudaklarına sürttü. "Dayanamıyordum...kokun başımı döndürüyordu." Burnunu teninin kokusuna değdirmek için genç kadının boynuna sokuldu. Kokusunu içine çekerken Gamze'nin titreyen tenini öptü. "Bakışlarına dayanamıyordum."
Geri çekildi ve içi aşkla dolu güzel gözlerinin içine baktı. Gamze ona sonsuz bir aşkla, sonsuz bir inançla bakıyordu. Bazen o bakışların altında kendinden geçtiği oluyordu. Alnını onun alnına dayadı ve müzik bedenlerinden akıp giderken onun nefesinin sıcaklığında huzur buldu.
"Beni büyüledin...büyüledin ve bak işte şimdi ne haldeyim. Sen yanımda yokken uyuyamıyorum bile Peri."
Gamze halinden o kadar memnun görünüyordu ki, onun bu hali Devrim'i de gülümsetti.
"Amacıma ulaştım yani," Tatlı fısıltısı genç adamın dudaklarına çarptı. "Seni kendime hapsettim. Sonsuza dek."
Dudakları tatlı bir darbeyle buluşmadan evvel Devrim sırıttı. Onun ayaklarını yerden keserek kucakladı ve hemen arkasındaki tezgahın üzerine oturttu. Heyecanlanan, nefes alışverişleri hızlanan Gamze iri gözleriyle onu izliyordu. Hemen sonrasında dudakları yeniden buluştu ve yumuşak bir iç çekiş ile birbirlerine sokuldular. Gamze bacaklarını aralayarak Devrim'i bacaklarının arasına aldı. Ayak bileklerini Devrim'in kalçasının üzerine çaprazlayarak onu bacaklarının arasına hapsetti.
Devrim inleyerek ellerini onun kalçalarına indirdi ve geceliğini sıyırdı. Kalçasını avuçlarının arasında sıktı. Gamze inleyerek ağzına doğru soluyunca geri çekildi ve onun gözlerinin içine baktı. "O kadar da aç mısın?"
Gamze cevap vermedi, kolunu onun boynuna doladı ve çıldırtıcı dudaklarını öne uzatarak onu kendisine çekti. Öpücüğü kendinden geçmiş, haz dolu bir çırpınıştı sanki. Onun saçına tutturduğu kalemi çekip alınca saçları omuzlarına düştü. Bir eliyle o saçları kavrayıp yüzünü onlara gömdü ve derin derin kokusunu içine çekti.
"İçime çeksem de yetmiyor sanki," diye fısıldadı mutlak bir ihtiyaç içinde. Daha fazlasını solumak, daha fazlasını içmek istiyordu onun kokusu söz konusu olduğunda. Ama bu bile yetmez gibiydi.
Gamze kollarının arasında kıvranır, ona daha da sokulmak için bedenini bükerken Devrim onun tenine her dokunduğunda, tam dokunduğu yerden başlayan alevlerin bütün vücudunu yakarcasına geçip gittiğini hissediyor, bir yandan arzunun boğucu ama müthiş hissiyle baş etmeye çalışırken, bir yandan da aklını korumaya çalışıyordu.
Ama onunlayken aklını koruyabilmek ne mümkündü?
Tenleri titreyerek birbirine değerken, hafif rüzgar terlemeye başlamış bedenlerini serinletiyordu. Gamze külodunu çıkarmak için kalçasını hafifçe kaldırırken Devrim yüzüne yerleşen haince sırıtmaya engel olamadı. Onu yeniden tezgahın üzerine oturturken, dudaklarına çarpan dudaklar, "Soğukmuş," diye fısıldadı ve gülümsedi.
Devrim ondan aniden ayrıldı ve onun şaşkın bakışlarına karşılık ona esrarlı bir bakış attı. Sonra da mutfaktan çıkmaya yönelmişti ki, Gamze, "Nereye gidiyorsun?" diye sızlandı.
"Hemen geliyorum.." Hızlı adımlarla ikinci kata çıktı, odalarına girdi ve dolaplarından birisini açıp ince bir çarşaf çıkardı. Gamze onun bu uğraşına gülecekti ama onun üşümesini istemiyordu.
Yeniden aşağıya indiğinde Gamze altı çıplak bir şekilde onu tezgahın üzerinde oturmuş bekliyordu. Saçları dağılmış, cildi tatlı bir kızarıklığa bürünmüştü. Devrim'in elindeki çarşafı görünce gözlerini devirdi. "Buna gerek yoktu. Eğer-"
Devrim iki adımda onun bacaklarının arasına girdi ve sözünü öpücüğü ile kesti. Sonra onu kucaklayarak tezgahtan yere indirdi. Elindeki çarşafı tezgahın üzerine serdikten sonra Gamze'yi belinden kavradı ve onu yeniden oturttu.
"Hala soğuk mu?" diye fısıldadı dudaklarına doğru.
Gamze tir tir titriyordu. Yanakları kıpkırmızıydı. "Artık soğuğu hissetmiyorum."
Onun bu tatlı itirafı, Devrim'in kanını daha da hızlandırdı. Zaten çoktan hazırdı, ancak onun da hazır olduğunu bilmeliydi. Elinden biri onun belini kavramışken, diğeri usulca onun bacaklarının arasına girdi. Gamze'nin dudakları derin bir solukla açıldı. Bir gülün goncasından çıkıp güzel bir şekle bürünüşünü canlı canlı izlemek gibiydi. Dudakları öpülmekten kızarmış,şişmiş, heyecanın ve arzunun etkisiyle titriyordu. Ve gözleri.. o gözleri, hissettiği birçok duyguyu hiç sakınmadan, hiç çekinmeden ona bakan gözlere yansıtıyordu.
Onun çekingen olmayan tavırları bugün ikisini bu duruma getirmişti.
Onu yeniden öpmek için eğilirken, parmakları onun en tatlı yerine dokundu. Sıcaklığı, ıslaklığı parmaklarını nemlendirirken Gamze'nin nefesi titrek soluklar halinde çıkmaya başlamıştı. Hafifçe, ona işkence etmek ister gibi içine kaydırdı parmaklarını. Sıkılığı, parmaklarını kılıf gibi saran yuvası Devrim'i çıldırttı.
Ona dokunmayı, bu zevki daha çok sürdürmeyi isterdi ama sabrı yoktu. Parmaklarını geri çekerken Gamze de onun eşofman altını indirdi ve onu tutup kendine çekti. Bir dokunuşu, tırnaklarının bir değişi her şeyi bitirebilirdi. O yüzden dişlerini sıktı, direndi. Gözlerini kapattı ve biraz soluklanmak ister gibi alnını onun göğüslerine yasladı. Gamze bedenini geriye doğru eğerken, kalçasını da ona bastırıyordu.
"Seni seviyorum," Bu yüreğinden kopup gelen bir itiraftı ve Devrim bunu hiç bıkmadan yüzlercekez söyleyebilirdi. İpek geceliğinin üzerini biraz sıyırdı ve onun yumuşacık göğüslerine öpücükler kondurdu. Gamze onu bütün varlığı ile kucaklamışken, o bütün teslimiyeti ile kendini ona bırakmışken Devrim çok zor dayanıyordu.
Bacaklarını aralayarak onun içine yavaşça girdi. Ona sarılı bir şekildeydi. Nedense tutku o anlığına geriye çekilmiş, yerini şefkate bırakmış gibiydi. Göğüslerine yaslanmış bir şekildeyken gözlerini kapattı, bu anın tadını çıkardı. Onu sımsıkı saran kadınlığını, bacaklarını, kollarını, kokusunu... onun tarafından kuşatılmışken huzuru hissetmemek imkansızdı.
Gamze'nin eli onun saçlarının arasına girdi. Sevdiği kadın onu sever, okşarken Devrim onun tadını çıkardı. Ancak ihtiyaç baş göstermeye başlayınca hareket etmeye başladı. Başını kaldırdı, gözlerini onun gözlerine sabitledi ve dudaklarını birleştirdi. Usulca, onu incitmeden, onu göklere çıkararak onunla sevişti. Yumuşacık teni ellerinin arasında kıvranırken, hayvani iç güdülerine güçlükle engel oldu.
Gamze tatlı iniltilerle kollarının arasında kendinden geçerken, Devrim sessiz bir iniltiyle ona eşlik etti. Ruhunu teslim ediyormuşçasına irkildiği her seferde dizlerinin de bağı çözülüyor, eli ayağı birbirine dolanıyordu. Bu his öyle yoğundu ki, bunu hiç kaybetmek istemiyordu.
Gamze daha fazla dayanamayarak tezgahın üzerine uzanınca Devrim de alnını onun karnına yasladı. İkisinin de göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu.
Sonra Gamze'den kıkırtılar yükselmeye başladı. Bedeni kıkırdamalarının titreşimleriyle sarsılırken Devrim başını kaldırdı ve onun güzelliğini izlemeye koyuldu.
O kadar naif, o kadar muhteşem görünüyordu ki. Hala onun içinde olduğunu hatırlayınca hafifçe hareket etti, Gamze'nin nefesi tekledi ve gülmeyi kesip ona baktı.
"Kaldır beni," diye fısıldadı.
Devrim onun içinden çıkmadan onu belinden yakalayıp kendine çekti ve kucağına aldı. Dudakları birbirine değdiği anda çıldırtıcı bir tutku onları ele geçirdi. Sanki az önce yaşadıkları onlara yetmemiş gibiydi. Birlikte yukarıya çıkarlarken dudakları ayrıldı, ancak Gamze onun yüzünü öpücüklere boğmaya devam etti.
Gecenin bu saatinde yaşanılan en tatlı sevişme, ardından yerini ılık bir duşa, sonra da geceye göre geç, ama güne göre erken olan doyurucu bir kahvaltıya bıraktı.
*
Gamze'nin ikinci kontrolüne Devrim ne yazık ki gidemedi. Sabah birlikte kendi işlerine giderlerken randevuya birlikte gitmeyi kararlaştırmışlardı. Aslında Gamze, Devrim'e kızlarla gidebileceğini, işine bakmasını söylemişti ama Devrim bunu kabul etmemişti. Fakat tam onunla buluşmak için arabasına binip, moda evine onu almaya giderken küçük bir kaza geçirdi.
Nereden geldiğini görmediği bir araba ona yandan çarpınca arabanın ucu savruldu ve kendi etrafında bir tur döndükten sonra iki şeridin ortasında durdu.
Kendine gelip, şoktan çıktığında çoktan insanlar başına toplanmıştı.
Görünürde bir yarasının olmadığını görünce rahatladı. Sadece şok yüzünden biraz sarsılmış gibi hissediyordu.
Randevu saatine yetişemeyeceğini anlayınca Gamze'yi aradı ve hiçbir sorun yokmuş gibi işi çıktığını gelemeyeceğini söyledi. Eğer ona kaza yaptığını söylerse Gamze'nin endişeleneceğini tahmin edebiliyordu.
Ses tonunu sakin tutmaya çalışsa da Gamze'nin kendisine sürekli, "İyi misin?" diye sormasından onun bir şeylerden şüphelendiğini anladı. Mahvolmuş durumdaki arabasını çektirdikten sonra gelen ambulansla muayene oldu ve hastaneye gitmesi önerilse de ciddi bir şeyinin olmadığını söyledikleri için bu öneriyi dikkate almadı.
Nihayetinde bir taksiye binip de Gamze'nin gideceği hastanenin önünde indiğinde derin bir nefes aldı. Onun hala burada olduğunu biliyordu, randevu saatinin üzerinden yalnızca on beş dakika geçmişti.
Hızlıca resepsiyondan doktorun odasının yerini öğrendi ve nereye adım attığını bilmeden heyecanlı bir şekilde yönlendirildiği odanın önüne geldi.
Odanın önünde bekleyen kimse yoktu, bu yüzden kapıya hafifçe vurdu.
Tok bir kadın sesinin, "Buyrun?" demesiyle kapıyı hafifçe araladı. Daha önce tanışmak ve bebeğin ilk aydaki genel durumunu kontrol etmek için bu doktorun yanına gelmişlerdi.
"Ayça Hanım, eşimin bugün-"
"Devrim?!" Kapının gerisinden Gamze'nin sesini duydu, üstelik sesi ağlamaklı geliyordu. Devrim kapıyı hızla açtı ve onun sedyenin üzerinde uzanmış bir halde durduğunu gördü. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.
Birden yüreği panikle kasıldı, eli ayağı birbirine dolandı ve hızlı adımlarla onun yanına koştu. "Ne oldu Gamze? Niye ağlıyorsun?"
Karnı açıktaydı ve doktoru Ayça Hanım da yanında ayakta durmuş gülümsüyordu. Doktorun gülümsemesine eş olarak karısının ağlıyor olması kafasını karıştırmıştı.
Gamze hafifçe doğrulmaya çalıştı ve ağlaması daha da artmaya başladı. Devrim'in ise yüreği korkunun elinde un ufak olmuştu. Terlerin sırtından aşağıya akmaya başladığını hissedebiliyordu.
"Gamze ne oluyor Allah aşkına! Doktor Hanım, lütfen.. Gamze niye ağlıyor? Bebeğin durumu nasıl? Yoksa iyi değil mi?"
"Bebeklerin demek istediniz sanırım?" Ayça Hanım gülümsedi ve sustu. "Bebeklerin durumu gayet iyi Devrim Bey. Gamze Hanım'ın da durumu iyi."
Bebekler.
Bebekler.
Bebekler?
Göğsündeki panik yerini başka türlü bir paniğe bıraktı, korku değil ama müthiş bir heyecan yüzünden birazdan kalp krizi geçirebilirdi.
"Bebekler?" diye fısıldadı ve doktor başını sallayarak gülümseyince, Devrim başını Gamze'ye çevirdi ve onun hem güldüğünü, hem de ağladığını işte o zaman fark etti. "Gamze..bebekler? Nasıl yani bebekler?"
Karısı doğruldu ve ağlayarak onu kolundan tutup kendisine çekti. Devrim şaşkın bedenini hareket etmeye zorladı ve gözü yaşlı Perisinin gözlerinin içine baktı. Orada gördüğü gerçek, onu derinden sarstı. Sanki nefessiz kalmış da birden nefes alıyormuş gibi derin bir nefes aldı ve göğüs kafesini şişirdi.
"Gamze..bebekler..nasıl.."
"İkiz! İkizimiz olacak Devrim! İkiz!" Hıçkıra hıçkıra ağlayarak uzandı ve Devrim'in kül gibi beyazlamış yüzüne öpücükler kondurmaya başladı. Kendinden geçmiş gibiydi. Tıpkı Devrim gibi titriyordu.
Şok.
Heyecan.
Mutluluk.
Hepsini bir anda, aynı anda yaşıyor, kalbi bütün bu mutluluğu kaldıramayacağını söylemek istermiş gibi son sürat bir hızla atıyordu.
İki bebek. İkiz. Devrim o kadar şanslı bir adam mıydı?
"Aşkım..aşkım.." Gamze ona sarılmış dudaklarını yanaklarına, burnuna bastırıyor, yüzünü boynuna gömüp ondan güç alıyordu.
Devrim nihayet şoktan çıkabildiğinde karısını sımsıkı kucakladı ve ona sarıldı. Yüzünü saçlarının arasına gömerek gözlerini kapattı. Mutluluk. Saf mutluluk böyle bir şey olmalıydı. Kalbi bu kadarını nasıl kaldırabilirdi? Kalbi üçe bölünmüştü ve her bir parça, canından çok seveceği insanlara ait olacaktı.
Hiçbir şey söyleyemedi, hiçbir tepki de veremedi. Yalnızca gözlerinin dolduğunu, nefesinin daraldığını, kalbinin sıkıştığını hissediyordu. Ve bu güzel kadının baş döndürücü kokusu burun deliklerine dolup ciğerine ulaşırken o an dünyada ondan daha mutlu bir adam olamazdı. Gamze'nin sevinç dolu kahkahaları kulaklarında çınlarken o sessiz kaldı. Ona sarıldı. Onu hissetti.
Dudaklarını kulağına bastırarak, "Teşekkür ederim," diye fısıldadı. Sesi öyle güç çıkmıştı ki kendi sesine inanamadı. "Teşekkür ederim." Geri çekildi ve onun o güzel yüzünü iki avucunun içine aldı. Gamze ona sonsuz bir teslimiyetle bakıyordu.
Devrim alnını onun alnına yasladı. Sonra dayanamayarak dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. Doktorun onları izlediğini umursamadı bile. Onun yanağını, yaşlı gözlerini, en son da alnını öptü.
"Sen mucizesin," diye fısıldadı yeniden alınlarını birleştirdiklerinde. "Sen mucizesin Peri. Sen benim mucizemsin."
"Sen de benim," Gamze ona yeniden sarıldı. "Çifte tatlı belalarımızla senin aklını başından almaya geliyoruz Devrim Kuzgun. Hazırlıklı olsan iyi olur."
Devrim gülümsedi. Mutluluk kalbini sımsıkı kucaklamışken, bir de yanında bu kadın varken gülümsememek elde değildi.
DEVAMI GELECEK!