Peri ve Kuzgun 62. Bölüm



Bölüm 62 : Beni Büyüledin

O öğleden sonra tekrar işe dönmedik. Önce güzel bir akşam yemeği yedik, sonra birlikte yürüdük. Ayaklarım ağrıyana kadar yürüdük, işin aslı aradan ne kadar zamanın geçtiğinin farkında bile olmadım. Hava sert geçen kışın aksine güneşliydi. Kolunun altındayken benim için havanın pek de bir önemi yoktu. Kalbim böylesine sıcakken, içim onun ilgisi ve sevgisiyle ısınmışken soğuk umurumda bile değildi. 

İnsanların içinde yürürken kimse bizi tanımıyor gibiydi. Kendi özel kozamızdaydık ve kimse de umurumuzda değildi. Benim bütün algılarım Devrim'in üzerindeydi. Bugün ayrı bir güzel görünüyordu gözüme. Birkaç haftadır sürekli beraber olduğumuz için bu yarım gün ondan ayrı kalmak yine zor gelmişti. Kendi işime odaklanmakta zorluk çekmiştim. İnsan belli bir yaştan sonra evlenince demek ki böyle oluyordu ya da böyle olmama sebep Devrim'di. 

Ondan ayrı kalmayı istemiyordum, doğal olarak ceketinin cebinde bile yaşayabilirdim. Bu kadar kendimden geçtiğimin farkında bile değildim. 

Akşam yemeğini de Efe ile birçok defa gittiğimiz balıkçıya giderek yedik. Soğuk havada sıcak bir balık çorbasının ardından kızarmış balık yedik. Normalde balığı bu kadar sevmezdim ama Devrim'in sevdiğini öğrendiğimde yediğim yemeğin daha da lezzetli olduğunu düşünerek gülümsedim. Sanki onun el attığı her şey çok güzelmiş gibi bir algı yarattığımın farkındaydım. 

Restorandan çıkmadan önce ikimiz de sırayla lavaboya gittik ve sonra oradan ayrıldık. Eve döneceğimizi düşünmüştüm ki doğrudan yolu değiştirdiğini görünce merakla nereye gittiğimizi sordum.

"Yarım kalan bir geceyi tamamlamaya." Bana yarım bir gülümsemeyle göz kırpınca kalbim havalanmaya başladı. 

Yutkunarak ona döndüm, gücüne, duruşuna hastaydım. Arabayı kullanırken bile duruşunu bozmuyor, ağırbaşlı bir ifadeyle önüne bakıyordu. 

"Devrim..merak ederim şimdi ama, lütfen söyle.." 

"Birazdan oraya varmış olacağız Peri, merak etme." Direksiyonu tutan elinden birini bıraktı ve uzanıp elimi tuttu. O böyle kendiliğinden bana sokulduğu zaman benim kalbim duracak gibi oluyordu. Elimi sıktıktan sonra kaldırıp dudaklarına götürdü. Parmaklarımı, avucumun içini öperken gözünü yoldan ayırmıyordu. İç çekerek onu izledim. Bir adam nasıl bu kadar güzel sevebilir diye düşündüm uzun uzun. Benim sevgim gibi değildi onun sevgisi. Ben nasıl deli dolu, coşkulu, heyecanlı bir sevgi besliyorsam o benim tam tersiydi. O sakindi, serindi ancak çok derindi. 

Birbirimizi tamamladığımızı düşünüyordum. Çoğu zaman benim bu aptal aşık hallerim onun hoşuna gidiyordu, çoğu zaman ise bana hayranlıkla bakıyordu. O benden memnundu. Yine de ben kendimi birazcık törpülüyordum, eğer kendimi tam anlamıyla serbest bırakırsam hem onu hem kendimi şaşırtacağımı biliyordum.

"Bizim yarım kalmış bir gecemiz mi var?" diye sordum hatırlamaya çalışarak. Sonra geçtiğimiz yollara baktım. Gideceğimiz yeri tahmin etmeye çalıştım. Biraz ileride lunaparkın dev dönme dolabını görünce anladım. 

Titrek bir nefesle, "Lunaparka gidiyoruz?" diye sordum. 

Bana kısa bir bakış attı ve sonrasında önüne dönüp başını evet anlamında salladı. Ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi bilemedim. O geceye dair iyi bir anımız yoktu, ama sonuca baktığımızda belki de o gecenin iyi şeylere yol veren muhteşem bir anı olduğunu düşünebilirdim. 

Ona burada evlenme teklifi etmiştim, aldığım yüzükleri ona göstermiş ve benimle evlenmesini her şeyin üstesinden gelebileceğimizi söylemiştim. Ona ondan vazgeçmeyeceğimi söylemiştim. 

Arabayı otoparka park ettiğinde ve durdurduğunda dönüp bana baktı. 

"Ne düşünüyorsun Peri?" Kaşlarını çatmıştı, endişelenmiş gibi görünüyordu.Ben bir tepki veremeyince yanlış bir şey yaptığını düşünmüş olmalıydı. Şu an içimden geçen tek şey ona sarılıp onu öpmekti. Emniyet kemerimi çözerken gözlerimle otoparkı taradım ve yalnız olduğumuzu görünce doğruldum ve ona uzandım. 

Şaşkın dolu ifadesine gülümseyerek dudaklarını öptüm. Elleri anında beni belimden kavradı ve kendisine çekerek beni oturduğum yerden kaldırıp kucağına oturttu. Ayaklarım konsolun üzerinden kendi koltuğuma uzanıyordu. Kucağına yan bir şekilde oturtulmuştum. Dudaklarımız birbirini talan ederken göğsümden yükselen heyecanlı kıpırtılara engel olamıyordum. Ellerinden birisini saçlarımın arasından geçirerek başımı avuçlayıp öpücüğümüzü derinleştirince istemsizce inledim. 

Kollarımı boynuna sıkı sıkı dolayarak adeta ona ikinci bir deri gibi yapıştım. Nefes nefese kalana kadar öpüştük. Ayrıldığımızda tir tir titriyordum. Alnımı alnına yasladım ve gözlerimi kapayarak derin derin nefesler aldım. 

"Bana ne yapıyorsun Peri?" diye fısıldadığında gülümsedim. 

Burnunun ucunu öptüm. "Asıl siz bana ne yapıyorsunuz Devrim Bey? Sayenizde Leyla gibi geziyorum." 

"Hım.." diye mırıldanırken bakışları dudaklarımda geziniyordu. Başımı eğdim ve dudaklarımızı birbirine sürttüm. "Eve gidip sonra geri mi gelsek?" diye fısıldadım dudaklarına doğru. Sonuçta bana tatlı sözü de vardı. 

Dudaklarını oynatıp dudağımı ısırınca şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. "Eve gideceğiz Peri ama önce o dönme dolaba binelim." 

Kollarının arasında yığılıp kalırım diye derin derin nefesler alırken başımı sallamakla yetindim. Bana o geceyi yeniden verdiği için ona teşekkür etmek istedim, ancak duygularımın yoğunluğundan iki kelimeyi bir araya getirmekten acizdim. Dikkatlice kucağından kalktım ve arabadan indim. Arka kapıyı açıp çantamla ceketimi aldım. Onun arabanın bağajını açtığını görünce yanına yürüdüm ve bagajdan battaniye çıkardığını gördüm. 

"Her şeyi düşünmüşsün," diye fısıldadım gülümserken. 

"Senin üşümeni istemem," diyerek eğildi ve alnımdan öptü. Onun yüreğindeki aşkı öpmek istiyordum. Ellerimin arasına alıp sevmek, onunla bütünleşmek istiyordum. Arabayı kilitlemeden önce elimi tuttu ve diğer eliyle de battaniyeyi taşıdı. Birlikte lunaparka girdik. 

"Neden kimse yok?" diye sordum etrafa bakarak. 

"İkimizden başka kimse olmasın istedim." Bana mahcup bir bakış attı, ardından önüne döndü. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Anılar gözümün önünde canlanıyordu. Ablası Armağan ile birlikte buraya ilk geldiğimizde Armağan'ın söyledikleri beni çok etkilemişti. Onun kardeşine olan özlemi gözlerinden okunurken, Armağan'ın, Devrim'e bu kadar ihtiyacı varken Devrim'in kaçıyor olması garibime gitmişti. O yüzden Devrim ablasını almak için geldiğinde onu köşeye çekmiş ve ablasıyla vakit geçirmesi için uyarmıştım. Devrim'in karşısına bütün deli cesaretimi toplayıp çıktığım o bütün zamanlara inanamıyordum.

"Ne düşünüyorsun?" 

Başımı çevirip yakışıklı yüzüne baktım ve gülümsedim. "Birçok şey. Konu başlığı da sensin." 

Keyifli bir gülümsemeyle dudakları büküldü. "Öyle miyim?" 

Koluna yaslanarak, "Öylesiniz Devrim Bey," dedim. "Ömrüm boyunca gündemimdeki konu başlığı yalnızca siz olacaksınız." 

Hayranlık dolu bakışlarla yüzümü süzdü. Başını eğip dudaklarını saçlarıma bastırdı. Dönme dolabın yanına vardığımızda görevli çıkageldi. Dönme dolabı çalıştırdı, yukarıdaki koltuklar aşağıya indiğinde ağzım açık kaldı. 

Oturacağımız kısıma bir yağmurluk yapılmıştı. Oturacağımız yerde yumuşak minderler konulmuştu, küçük bir sehpa ortaya bırakılmıştı ve üzerinde küçük bir termos ile iki tane bardak vardı. Dönme dolabın bizim bulunduğumuz kısmındaki demirlere küçük ışıklandırmalar da konulmuştu. Adeta küçük bir koza oluşturulmuş gibiydi, o kadar güzel görünüyordu ki, Devrim'in ve görevlinin sessiz bir sabırla bana baktığını fark etmedim. Devrim ne düşündüğümü, beğenip beğenmediğimi anlamaya çalışıyor gibiydi. Ona gülümsedim. Aksi halde konuşursam görevliyi utandıracak şeyler söyleyeceğimden korkuyordum. 

O elimden tutup beni yönlendirince elini sıktım. Yavaşça yumuşak minderlerin üzerine oturdum, o battaniyeyi bacaklarımın üzerine örtünce ona yardım ettim. Yeniden aşağıya indi ve görevliye bir şeyler söyledikten sonra yanıma geri geldi. Battaniyeyi kaldırdım ve o yanıma otururken iç çekerek onu izledim. Her zaman olduğu gibi şu an da gözlerimden kalpler fışkırıyor olmalıydı. 

Ah bu adam benim ölümüm olacaktı. Yerine yerleşince battaniyeyi onun üzerine örttüm. Dönme dolap yükselmeye başlayınca elinin battaniyenin altından belime kaydığını hissettim. Heyecanlanarak başımı kaldırdım ve yüzüne baktım. Güzel gözleri yüzümü süzerken sakin olmakta güçlük çektim. Nihayet en tepeye ulaştığımızda dönme dolap durdu. Devrim beni hafifçe kaldırdı ve bankın üzerine tamamıyla çıkarak ayaklarını da yerden kesti. Ben nereye oturacağım diye düşünürken beni belimden yakaladı ve bacaklarının arasına çekti. Sırtımı göğsüne yaslayarak battaniyeyi üzerimize örttü. Göğüs kafesimi zorlayan kalp çarpıntılarımı duyabiliyor muydu? 

Onunla her türlü yakınlıkta bulunmuş olmama rağmen yine de kollarının arasına her girdiğimde kalbim heyecanlanmadan edemiyordu. 

Dudaklarını enseme bastırmadan önce saçlarımı kenara ayırdı. Ilık dudaklarının, sıcak dilinin varlığı tüylerimi diken diken etti. Bir titreme içimi sarsıp geçti. Gözlerim bu tatlı işkenceye dayanamayarak kendiliğinden kapandı. İşte onunlayken bütün bedenim kontrol dışıydı. 

Titreten öpücükleri ensemde dolanırken kollarının arasında kedi gibi kıvrıldım. O usulca boynumda ilerlemeye başlayınca iç çekerek başımı arkaya yasladım. Bir elimi kaldırım arkama uzattım ve başını kavradım. Yumuşacık saçları parmaklarımın arasından kayıp giderken zevkle iç çektim. 

"Burası çok güzel olmuş," diye fısıldadım boğuk bir sesle. "Dilim tutuldu resmen." 

Belime doladığı kolunu daha da sıkılaştırınca nefesim kesildi. Diğeriyle de çenemi kavradı ve başımı hafifçe döndürerek dudaklarını yanaklarıma bastırdı. Tir tir titriyordum. Nefes nefese kalmış bir şekilde, "Devrim.." diye soludum. Beni öpmesini istiyordum. Beni öpmesini ve hiç bırakmamasını istiyordum. Bu yüzden başımı tam olarak ona çevirdim ve başında duran elimle onu kendime çekerek dudaklarımızı birleştirdim. Sıcak nefesi nefesime çarpınca inledim. Kollarının arasında bedenimi biraz daha döndürerek ona yaslandım. Öpücük öyle yoğun, öyle baştan çıkarıcıydı ki zor dayandım. Etkisinden sıyrılamayarak kendimi güçlükle geri çektim ve derin derin nefesler aldım. Eğer çok ileri gidersek diye endişeleniyordum. Onun bunu yapmayacağını biliyordum ama kendime o kadar da güvenmiyordum. 

"Aklımı başımdan alıyorsun," diye fısıldadığını duyduğumda gülümsedim.

"Al benden de o kadar." Kollarının arasına sokuldum ve başımı göğsüne yasladım. "Bu gece nereden aklına geldi?" 

Onun daha başka neler düşündüğünü merak ediyordum. 

"Hep aklımda Peri," dudaklarını şakaklarıma bastırdı. "O gece aklımdan hiç çıkmıyor. Sana söylediklerim...senin söylediklerin..sonra çekip gidişin.." 

O geceyi hatırlayınca benim de yüreğim sızlıyordu, sonrasında yaşadığım acı da dayanılmazdı. İlk defa aşık olup da karşılık alamamak çok acı vericiydi. Hiç bu kadar sarsıldığımı, acı çektiğimi bilmezdim. Onun yokluğunda geçirdiğim günler ıstırap vericiydi. Bu derece güçsüz düşüşüme hala inanamıyordum. Oysa ben kendimi çok güçlü bilirdim. Onunla bir ilişki bile yaşamadığım halde ona nasıl bu kadar bağlandığımı düşünüp durmuştum. Kendime kızmış ve birçok kez de kendime yenilmiştim. Onunla bir ilişki yaşayıp yaşamamamın bir önemi yoktu ki. Ben çoktan onu kendime seçmiştim. Olmayınca da delirmiştim.

"Sana ne söylemiştim?" diye sordum. Onu biraz konuşturmak, biraz rahatlamasını sağlamak istiyordum. 

"Birçok şey." Yüzünü saçlarıma sürüp derin bir nefes aldı. "Canımı yakan birçok şey." 

Sesinde neyseki o gece gibi bariz bir acı yoktu, o yüzden onu teselli etmedim. Sadece konuşmasına devam etmesi için sessiz kaldım. 

"Ama canımı en çok yakan şey senin başkasıyla evlenmemi mi istiyorsun dediğin sözlerdi." Çenemi tutup sıkarak dudaklarımdan sert bir öpücük aldı. Hareket o kadar nefes kesiciydi ki gözlerimi kırpıştırarak ona bakakaldım. "Acımasız bir yanın var Peri."

Kendime gelmem birkaç saniyemi aldı. "Ama beni bırakıp gitmekten söz ediyordun. Seni görmezsem seni unutacağımı söyledin. Unutmuş gibi bir halim var mıydı?" 

"Başıma gelen şeyi anlayamıyordum ki Peri. Tek isteğim seni kendimden korumaktı. Ve kendimi sevgiden. Hayatı on beş yaşındayken elinden alınmış bir adamdan sevmeyi, korumayı, sahiplenmeyi nasıl bekleyebilirsin ki? Onun bunu becerebileceğini nereden bilebilirsin?" Sesi fısıltıyla boğulmuştu. 

Elini sıkı sıkı tuttum. "Çünkü o adamın gözlerine baktığımda ruhunu görebiliyordum. Çünkü o adam beni kendinden korumak için her uzaklaştırmaya çalıştığında aslında ne kadar sevgiye muhtaç olduğundan habersizdi. Ne kadar güzel bir yüreğe sahip olduğundan da habersizdi. Bütün bunları ben görebiliyordum ve onu bırakmak istemedim." 

Can alan bir dakika sonrasında yüzünü boynuma gömdü ve uzun uzun kokumu içine çekti. O böyle bana muhtaçmış, bana ihtiyacı varmış gibi bana sokulduğu zamanlarda benim içim gidiyordu. Hafif bir rüzgar esmeye başladı. 

"Sen Amerika'ya gittiğinde ben dağıldım, kelimenin tam anlamıyla dağıldım. Ben bile bu kadar dağılacağımı bilmiyordum. Tek hissettiğim acıydı. Seni zorladım, çok zorladım ama o gece burada artık daha fazla yapacak bir şeyimin olmadığını anlamak ve bunu kabullenmek çok zordu." Gözlerimin dolduğunu hissettim. Burnumu çektim ve konuşmaya devam ettim. İçimdekileri dökmenin iyi geleceğini umuyordum. "Sen bana hiçbir şey söylemediğinde, seni o halde gördüğümde..."

"Nasıl görünüyordum?" diye sordu acı acı. 

Gözlerimi yumdum. O halini hiç unutamıyordum. O kadar acı verici bir hali vardı ki, bir cevap vermesini bile beklememiştim. Kalkıp gitmiştim. "Çok kötüydün..çok kötü. Canını yaktığımı düşündüm, kendi canım da yanıyordu ama seni öyle görünce..ah Devrim." Döndüm ve kollarımı onun boynuna dolayarak yüzümü sıcak tenine bastırdım. O gecenin anıları zihnime uçuşurken yüreğimde hissettiğim derin kederle sarsıldım. 

Bir insanın aciz bir şekilde acıyla kasım kasım kasıldığını, yürek burkan bir sessizlikle dışına yansıtmadan ağladığını görmüştüm. Onu o gece çok korkutmuştum. Kendimi de. 

Birkaç dakika birbirimize sarılı bir şekilde o gece için hissettiğimiz hüznün geçip gitmesini bekledik. Geri çekildiğimizde birbirimize gülümsedik. "O gece sen bana dünyanın en güzel hediyesini verdin," diyerek alnını alnıma yasladı. "Ben bunu çok sonradan anladım Peri. Özleminden yandım ama yine de direndim..."

"Ta ki artık dayanamayana kadar," diye tamamladım sözünü. "Gelip beni buldun. Çok uzun sürdü ama yine de gelip beni buldun." 

Dudaklarını yanağıma bastırırken iç çekti. "Beni gerçekten de unutmuş olmandan korkmuştum. Ya da hiç affetmeyeceğinden, beni görmek bile istemeyeceğinden korkmuştum." 

"Deli misin sen?" diye fısıldadım gözlerinin içine aşkla bakarken. "Seni unutmak mı? Seni nasıl unutabilirim? Ben senin aşkınla yaşıyordum Devrim. Beni ayakta tutan her şeyin içinde senin aşkın öyle kuvvetliydi ki, seni nasıl unutabilirim?"

"Ah Peri," diyerek burnunu burnuma sürttü. "Peki beni affetmeseydin? O zaman ne yapardım?" 

Gülümseyerek, "O kadar kinci değilim," diye mırıldandım. "Hem senin bir kabahatin yoktu ki, etrafında pervane olan bendim. Seni bir şeylere zorlayan, köşeye sıkıştıran, sürekli kışkırtan da bendim." Durup kıkırdadım. "Zavallı adam. Seni neden affetmeyeyim?" 

"Sana acı çektirdiğim için," derken gözleri hüzünle parlıyordu. 

"Ama dedim ya, her şeyi göze almıştım. Her şeyi." 

"Seni hak edecek ne yaptım Peri?" diye fısıldadı yüzümü elleriyle severken. Tenime dokunan parmakları titriyordu. 

"Bence bu soruyu sormayı artık bırakmalısın Devrim Kuzgun." Onu sevgiyle azarladım. "Birbirimizin kaderiymişiz ki işte şimdi buradayız. Bundan önemli bir şey yok." Dudaklarımı dudaklarına sürttüm ve iç çektim. "İyi ki bugüne kadar başka birisine izin vermemişim, iyi ki hayatımda başka birisi olmamış."

Beni kuvvetli bir tutuşla sıktığını fark ettim. "Neden?"

"Çünkü o zaman bu kadar kıymetli bir yakınlığı senden başkasıyla paylaşıyor olmaktan dolayı üzgün hissedecektim."

Konuşurken dişlerini sıkarak, "Ama başkaları tarafından öpüldüğünü söylemiştin."dedi.

Yanaklarım anında ısınırken, "Onların bir önemi yoktu," dedim. "Sadece hissetmeyi hissetmek istedim. Kulağa garip geliyor biliyorum ama kardeşlerim aşkı bulmuşken bende ne sorun olduğunu anlamak istedim. Neden ben bu yaşıma kadar birine aşık olmadım? Birini sevemedim? Birkaç ilişkim oldu, daha ileriye gitmek istediler ancak bir öpücükten fazlasına izin vermedim."

Ben mi hayal ediyordum yoksa bakışlarında kıskançlık parıltıları mı vardı? Göğsüm mutlulukla genişlerken bir şeyler söylemesi için ona gözlerimle meydan okudum.

"Birinin sana dokunmasını bırak, düşüncesi bile her şeyi kırıp dökme isteği uyandırıyor içimde Peri. Bu normal mi?"

Ah benim tatlı kocacığım, diye düşünerek sırıttım. "Normal tabi yakışıklım. Eğer senin bir geçmişin olsaydı, muhtemelen ben senden daha çok delirirdim. Sen oldukça normal karşılıyorsun durumu."

"Tahmin edebiliyorum," derken o da sırıtıyordu. "Bugün restorandaki o kızlar neden senden özür dilediler? Sanırım benimle ilgiliydi."

"Seninle ilgili olduğunu da nereden çıkardın?" diye sordum somurtarak. "Belki başka bir konu yüzünden özür dilediler?"

"Bayağı kızgın görünüyordun Peri, ben de benimle ilgili olduğunu düşündüm." Bana meraklı gözlerle bakıyordu. O kadar tatlı görünüyordu ki onu dişlemek istiyordum.

"Evet," diye itiraf ettim somurtarak. Kızların onun hakkında söylediklerini hatırlayınca aniden yine öfkelenmiştim. "Sebep sendin. İçeriye girer girmez herkesin gözü senin üzerine çevrildi. Kızlar seni öve öve bitiremediler."

"Gerçekten mi?" diye sordu, şaşırmış gibi görünüyordu. Ya da benim kıskanç halim hoşuna gitmişti.

"Evet gerçekten. Parmağındaki yüzüğe aldırış bile etmediler. Evli bir adam olman bile fark etmiyordu. Toplumumuz nereye gidiyor böyle? Alnına Gamze'nin Devrim'i diye yazdırmam gerekecek gibi Devrim Kuzgun. Kadınlar etrafında pervane olmaya bayılıyorlar."

Hiç beklemediğim bir şeyi yaparak kahkaha attı. Öyle güzel bir kahkahaydı ki güzel dişleri, kıvrılan dudakları ve gülünce kırışan gözlerinden gözlerimi alamadım. İç çekerek, "Haksız da sayılmazlar hani."

Beni kollarıyla sıktı ve dudaklarımdan ani bir öpücük çaldı. Dokunuşu yüzünden sersemlemiş bir şekilde ona bakakaldım. "Onların farkında bile değilim Peri. Senden başka hiçbir kadının farkında değilim."

"Bu konuda sana güveniyorum," diyerek kabul ettim. "Ama çevreye güvenmiyorum. Baksana bugünkü kızlar parmağındaki yüzüğe bile aldırış etmediler. Kim bilir seni tenhada yakalasalar ne yaparlar." Ürperdim.

"Peri," diyen sesini duyunca bakışlarımı gözlerine çevirdim.

"Efendim?"

Keyifli bir gülümsemeyle beni süzdü. "Sence ben tenhada yakalanacak birisi miyim? Diyelim ki öyleyim, kadınlar bana ne yapabilir?"

"Yakaladıklarında ne yapacaklarını görürsün," diye somurttum. "Sen kendi cazibenin farkında değilsin galiba Devrim Kuzgun. Kadınlar etrafında pervane oluyor diyorum sana. Gittiğin her yerde hepsinin dikkatini üzerine çekiyorsun, buna kaç kere şahit oldum sen biliyor musun?"

"Oysa ben sadece bir insanım," diye mırıldandı. "Bu yüze bakıp beni elde etselerdi, içimi görüp benden kaçabilirlerdi Peri. Bu yüz yaşlanacak, bu yüzün başına her şey gelebilir. Güzellik geçicidir, onlar beni görüntüm için istiyorsa ben onlarla muhatap olmam ki. Olmadım da zaten. Bu yaşa kadar nelerle uğraştım bir bilsen. Ne teklifler aldım. Evli kadınlar bile tekliflerde bulunmuştu.  Ama hiçbirini umursamadım. Hiçbirini. O yüzden canını sıkmanı istemiyorum. Benim gönlüm de gözüm de büyülü. Peri'nin birisi aniden ortaya çıktı ve beni büyüledi. Artık ondan başka hiçbir kadını göremiyorum, duyamıyorum, fark edemiyorum bile. Anlıyor musun?" 

Ah! İçimi eritmişti. "Sahiden mi?" diye fısıldadım dudaklarına doğru gülümserken. "Büyüledim yani seni?"

Tatlı bir mırıltıyla, "Evet," diye onayladı ve ben cevap vermeden önce dudaklarını dudaklarıma bastırarak beni öptü. Çok şey anlatan, içinde çok şey barındıran bir öpücüktü. Dudaklarımız birbirine her dokunduğunda bedenimi saran elektrik akımı yine devreye girdi. Sinyaller kalbimden çıkıp bütün vücuduma yayıldı. Elim terlemeye başladı. Bu onun beni öptüğü her seferde yaşadığım bir şeydi.

Sıcak nefesi ağzımı sararken dili dilime değdi. Başımı yana eğerek ona uyum sağladım. Öpüşmek ikimiz arasında ilk öpücüğümüzden sonra aniden patlak veren mutlak bir ihtiyaç haline dönüşmüştü. Onun dudaklarından ayrı kalamıyordum. İki insanın paylaşabileceği çok özel, çok müthiş bir andı. Kollarımı boynuna dolayıp onu daha da sert öperken, onun eli de kalçama kaydı. Dokunduğu an dudaklarımdan bir inleme kaçtı.

Burada, yüksekte, bütün şehir ayaklar altındaymış gibi hissettiren bu güzel yerdeyken her şey o kadar güzeldi ki. Üstelik öpücükleri ruhumu uyuşturuyordu. Nefes nefese kalınan ateşli bir andan sonra ayrıldığımızda yüzümde geniş bir gülümseme belirdi.

"Şu gülüşü hiçbir şeye değişmem," diye fısıldadığında gözlerim kendiliğinden açılıverdi.

"Seni seviyorum Devrim." Alnımı alnına yasladım ve ablasıyla konuştuğu gece, uyumadan önce cesaret edip de söylediğim şeyi bir kez daha söyledim. "Seni seviyorum Yekta."

Başımı kaldırıp da onunla yüzleşmeye hazır değildim, bunu nasıl karşılayacağını da bilmiyordum üstelik. Ama ona Yekta diye seslenmeyi çok istiyordum. Sadece özel anlarda da olabilirdi, ondan o izni alabilirsem bu benim için muhteşem bir adım olacaktı.

"Peri," diye uyardı boğuk bir sesle. "O ismi uzun zamandır kullanmıyorum."

"Biliyorum," başımı kaldırdım ve gözlerinin içine baktım. "Biliyorum. Ama-"

"Ama ablam ara sıra bana öyle sesleniyor," diyerek tamamladı sözümü. "Ona engel olamadım. Bana eskiden olduğum kişiyi hatırlatmak için yapıyordu bunu. Belki beni duygusuz buluyordu bilemiyorum, başımıza gelen onca şeyden önceki hayatımı hatırlatmak istiyordu. Ona birçok kez bu isimle bana seslenmemesini söyledim, ama o beni dinlemedi."

"Senin mutlu olmanı istiyordu," diye fısıldadım saçlarını okşamak için elimi kaldırdım. "Seni çok seviyor biliyorsun."

"Biliyorum." Başını elime yasladı. "Onun evlenmek istediğini biliyor muydun? Hem de arkadaşımla?"

"Evet," Gülümsedim. "Sen gelmeden önce biraz konuşmuştuk. Ona seninle konuşmasını söyledim."

"O gece bizi gördün mü Peri?" Avucumu öptü. "Ablama sarıldığım an kalbimin nasıl attığını bir bilseydin. Bir an kalbimin duracağını sandım."

"Evet o hissi biliyorum," diyerek sırıttım.

Gülümseyerek elimi bir kez daha öptü. "Rahatladım," diye itiraf etti. "O konuşmayı yaptıktan sonra rahatladım. Ablama sarıldıktan sonra rahatladım Peri."

"Unutma sen onun hala küçük kardeşisin. Ondan uzak durma bir daha. Seni öyle özlemiş ki Devrim, öyle özlemiş ki. Biliyorum sen de onu çok özledin, artık bu özlem bitsin."

"Bitecek," diye telkin etti beni. "Bitecek Peri. Onun evlenmesine de izin verdim. Dinçer iyi birisidir, ablamı koruyup kollayabilir. Gözüm arkada kalmaz.. eğer çocukları olabilirse tedaviye de başlayabilir. O da mutlu olsun istiyorum Peri. O da benim gibi mutlu olsun." Uzandı ve yüzünü boynuma gömerek bana sıkı sıkı sarıldı. Kollarımla onu sıkıştırırken saçlarından öptüm. Benim yüreği güzel adamım acı çekiyordu. Ablası için acı çekiyordu ve nihayet o acılar artık dinecekti.

"Merak etme," diyerek bir kez daha saçlarını öptüm onun. "Ona destek olacağız, onu seveceğiz ve mutlu edeceğiz."

...

Eve dönüp de yatak odasına girdiğimiz anda vücudum o tanıdık akımın etkisine kapılmaya başladı. Gün boyu arzunun eşiğine gelip gelip de ertelemekten sinir uçlarım yıpranmıştı. Üzerimdekileri çıkarmak için banyoya geçtiğimde Devrim de peşimden geldi. Kıyafetlerimi çıkarırken usul usul beni izledi.

Öyle heyecan verici bir görüntüydü ki elim ayağım birbirine dolaşıyordu. Birkaç kez sakarlık yapınca gülümseyerek beni çıplak belimden kavrayarak kendisine çekti. Alınlarımız birbirine değerken yüzündeki gülümseme beni de gülümsetmişti.

"Senin bu hallerini seviyorum," diye mırıldandı boğuk bir sesle. Küçük bir öpücükle dudaklarımı yokladı. Elleri sütyenimin kopçasına uzandı ve onu tek bir hareketle açtı. Sütyen aramızdan kayıp giderken benim ellerim de onun kıyafetlerine kaydı. Teni tenime değene kadar soydum onu ve sonunda göğsü göğsüme değdiği anda iç çekerek mırıldandım.

"Çok güzel."

"Güzel olan sensin," Dudaklarını şakaklarıma bastırdı ve yüzünü saçlarımın arasına gömüp kokumu içine çekti. Bunu hep yaptığı için gülümsedim. Kollarımı beline doladım ve kendimi ona bıraktım. Eğildi ve kalçamdan yakalayarak beni havaya kaldırdı. Bacaklarımı beline doladım ve o beni yatak odamıza taşırken ben de ışıkları söndürdüm.

Beni yatağa bırakmadan önce dudaklarımı yakaladı, üzerime uzanırken dudaklarını dudaklarımdan hiç ayırmadı. Tenin sıcaklığı tenimi kavururken titreyen ellerim onun saçlarını yakaladı. Öpücüğü beni yatağa adeta gömmüştü. Baskısı çok hoştu. Dudaklarımız çarpışıyor, sevişiyor, titrek bir nefesle arada bir soluklanıyor sonra aynı hızla aynı tempoyla yeniden birleşiyordu.

Hiçbir uyarı vermeden kendini aniden içime itince hissettiğim zevkle sarsılarak dudaklarımı ondan kopardım ve inledim. Kollarımla ve bacaklarımla onu sıkı sıkı sardım.

"Peri," titreyerek adımı söyledi. "Peri, Peri, Peri...Gamze'm." Benimle yavaş yavaş sevişiyordu. Öyle çıldırtıcı bir ritim tutturmuştu ki, o tatlı işkence ölümüm olacaktı. Sürtünme yavaş ancak çok kuvvetli bir his bırakıyordu. Bedenim bedeninin altında titriyordu. Aşkla kıvrılan tenlerimiz, yoğun bir duygu selinin arasında kendini kaybetmişti. Öyle güzel, öyle mest edici bir durumdu ki, bunu insan ancak çok sevdiği bir insanla yaşayabilirdi, hissedebilirdi.

"Devrim," Son bir titremeyle vücudum pelteye döndüğünde o da bana katıldı. Dudaklarımızda mutlu, aşk dolu bir gülümseme belirdi. Elleri saçlarımın arasına karıştı, dudakları yeniden dudaklarımı buldu.

"Seni seviyorum," diye fısıldadı. 

Daha yeni Daha eski

İletişim Formu