Peri ve Kuzgun 63. Bölüm



Bölüm 63 : Naif Bir Aşk ♥

"Faul yaptı! Faul yaptı! Neden hakem durdurmadı ya!" Genç kadın yerinde zıplar, bağırır, adeta bir hakemmişçesine maçı yönetirken Devrim hemen onun yanında durmuş onu izliyordu. Efe'nin davet ettiği maça gelmişlerdi. Gamze'nin annesi ve babası ile yeğenleri hariç herkes maça Efe'yi izlemeye gelmişlerdi. Gamze bunu sık sık yapmaya çalıştıklarını söylemişti. Birlikte vakit buldukça Efe'nin maçlarını izlemeye gelirlerdi. 

Bugün onun ailesi için özel bir loca ayrılmıştı ve salon seyirci ile dolup taşmıştı. Efe'nin kardeşleri kendinden geçercesine Efe her sayı yaptığında ve kıvrak manevralarla rakiplerinin arasından süzülüp iyi pas yaptığında erkekçe bir gururla birbirlerinin sırtlarına vuruyordu. 

Kadınlar ise çığlık atıp birbirlerine sarılıyordu. Gamze ise... Gamze ise bambaşkaydı. Ayaktaydı, sürekli hareket ediyordu. Eğilip bükülüyor, "Hadi Efe! Hadi Efe" diye bağırarak kardeşini destekliyor, bunu yaparken de çok tatlı görünmeyi başarabiliyordu. 

Devrim kabul etmeliydi ki böyle bir ortamda olmak ona da iyi gelmişti. Farklı bir deneyimdi ama sevmişti. Gamze'nin kardeşi Efe iyi bir adamdı, aynı zamanda oldukça da iyi bir oyuncuydu. Gamze'yi izlemediği zamanlarda dikkatini oyuna verebiliyordu. Ama maç ne kadar ilgi çekici olursa olsun o anda Gamze ona daha çok ilgi çekici geliyordu. Onun bu heyecanlı, holigan tavrını ilk kez görüyordu. Zarar veren bir taraftar değildi ama aşırı tutkuluydu. Özellikle kardeşi için göğsünü gere gere tezahürat yapıyordu. Çok heyecanlıydı, çok coşkuluydu. Adeta kendinden geçmişti. Saçları havada uçuşuyor, dudakları sürekli kıpırdıyordu. 

Arada bir sıcakladığında ceketini çıkarıp Devrim'in yanına koyuyor sonra üşüdüğünde geri giyiyordu. Devrim onu kendine çekip öpmek istiyordu. Gamze oyuna o kadar odaklanmıştı ki onun hayran bakışlarının farkında bile değildi. Farkında olsaydı eğer mutluluktan çoktan Devrim'in kollarının arasına girmiş olurdu.

Genç adam gülümseyerek onu izlemeye devam etti. Maç oldukça hareketliydi. Efe'nin takımı 68'e 55 öndeydi ancak henüz hiçbir şey bitmemiş değildi. 

Kalabalık gürültülü bir şekilde tezahürat yapıyor, adeta ortalığı inletiyorlardı. İnsanların bu kadar bağırıyor olmasının altında yatan nedenleri düşündü bir süre. Belki de içlerinden bazıları tezahürat yaparken aynı zamanda stres atıyor da olabilirdi. O kadar sesin arasında atılan acı dolu çığlıkları kim duyabilirdi? 

Başını iki yana salladı ve bu gibi düşüncelerin aklını meşgul etmesine izin vermedi. Bütün ilgisini Gamze'ye yeniden çevirmişti ki onun kendisine baktığını gördü. Gamze kan ter içinde kalmış, yanakları kıpkırmızı olmuş bir şekilde ona gülümsüyordu. Gördüğü en güzel kadın olabilirdi. Gözlerinin içi parlıyordu. Devrim'e yaslandı ve, "Eğleniyor musun?" diye bağırdı. Zira kalabalıkta sesini duyurması başka türlü mümkün değildi. 

Genç adam başını evet der gibi salladı. Sonrasında kolunu onun beline doladı ve onu yakınına çekti. Gamze heyecanla kirpiklerini kırpıştırınca Devrim dayanamayarak eğildi ve onu dudağının köşesinden öptü. Nerede, ne durumda oldukları umurunda değildi. Bu kadar kalabalığın arasında bile yalnızca onu görebiliyor, onu duyabiliyordu. Kokusu baş döndürücüydü. Sıcaklığı ise büyüleyici. 

Onun gülümsediğini dudaklarının ucunda hissetti. Ve hafifçe dudaklarını gezdirerek onu tam olarak öptü. Gamze iç çekerek ona tutununca ondan ne var ne yoksa aldı Devrim. Aklını, kalbini, benliğini... 

Geri çekildiğinde Gamze ışıl ışıl bir gülümsemeyle ona bakıyordu. 

"Aklımı başımdan alıyorsun Gamze." Burnunu onun burnuna sürttü. Tam o sırada bir sayı oldu ve kalabalık birden ayağa kalktı. Dönüp baktıklarında Efe'nin üçlü bir basket attıklarını gördüler. Sonrasında Gamze kendinden geçmişçesine yerinde zıplamaya başladı. 

Kollarından birini Devrim'in boynuna dolamış ondan destek alarak zıplıyor, kardeşinin başarısına duyduğu gururu açık açık gösteriyordu. Bir kez daha havaya zıplamıştı ki Devrim onun belini kavradı ve onu havada yakaladı. Neye uğradığını şaşıran Gamze dönüp ona baktığında Devrim dudaklarına yapıştı. 

Eğer biraz daha bu kalabalığın arasında kalmaya devam ederlerse hiç de iyi şeyler olmayacaktı. En azından kalabalık adına hiç iyi şeyler olmayacaktı. Oysa Devrim zihninden geçen görüntülere engel olamıyordu. Onun bu yeni hali genç adamın aklını başından almıştı. Heyecanlı, coşkulu sıcaklamış ve kızarmış bir şekilde kollarının arasındaydı. Kimseyi umursamadan onun öpücüklerine karşılık veriyordu.

Ona nefes alması için fırsat tanıdı. Genç kadın şaşkınlıkla ona bakıyordu, yanakları biraz daha kızarmıştı. Hemen yanına kardeşlerinin olduğu tarafa baktı. Ancak Devrim o tarafa çoktan bakmıştı. Onlar kendi halindeydi, ikisini de fark edecek durumda değillerdi. 

Güzel bakışları yeniden kendisine döndüğünde gözlerinin içindeki şaşkınlığın çok tatlı olduğunu düşündü genç adam. Bu yeni Devrim'i şaşırtıcı bulmuştu demek ki. 

Onu yavaşça yere indirdi ve biraz utangaç çokça sevimli bakışlarını uzun uzun süzdü. 

"Şey.." bir şeyler geveledi ancak sonrasında vazgeçerek elini saçına götürüp saçlarını düzeltmeye koyuldu. Onun tahrik olduğunu, aklından aynı şeylerin geçtiğini biliyordu Devrim. Onu tanımıştı. Onunla bütün olmanın müthiş tatminliğini yaşamıştı. Aklından hiç çıkmaması da doğaldı bu yüzden. Bu saf, katıksız bir ihtiyaç haline dönüşmüştü. Aşkla yoğurulan ruhu daha çok doymak için ona ihtiyaç duyuyordu. 

Öylesine benzersiz bir duyguydu ki. 

"Maçtan sonra ne yapacağız?" diye sordu onun kulağına kadar eğilerek. 

Genç kadın titreyerek cevap verdi. "Hep birlikte akşam yemeğine gideceğiz. Sonra da sinemaya." 

Devrim başını salladı ve kolunu onun omuzuna atarak onu kendine çekti. Gamze kolunun altına hapsolmuş, mutlu bir şekilde iç çekerek ona sarıldı. Gözlerini maçtan bir saniye bile ayırmıyordu.

"Şu hakemin yaptığına bak ya! Ne biçim maç yönetiyor bu. Karşı takım sürekli faul yaptığı halde vermiyor ama bizimkiler bir dokunsun hemen düdüğünü çıkarıyor. Şeytan diyor ki o düdüğü al..." Demir homurdandıktan sonra sustu. 

Karısı Leyla ona gülümseyerek, "Eeee?" diye sordu. "Ne yapacaksın o düdüğü?" 

Demir yine homurdandı ancak cevap vermedi. Onun yerinde kollarının arasındaki güzel kadın konuştu. "Ne yapacaksın? Tabiki öttüreceksin." 

Herkes gülmekten kırıldı, Devrim ise onun bu havai havalarına aşık olmakla meşguldü. Öfkelendiğinde, söz konusu sevdikleri olduğunda birazcık ağzını bozabilen  bir kadındı Gamze. Bu yanı genç adamı fena etkilemişti. Öyle ki onu sürekli maçlara getirmeyi düşünüyordu. Sırf bu hallerini izleyebilmek için.

"Bak şuna! 56 numaralı oyuncuyu görüyor musun? Persie midir nedir, resmen Efe'nin üzerine çıkıyordu!Adam resmen itiyor ya! Uyuyor musun hakem?"

O sırada Efe yere düştü ancak hakem pozisyona bir an için geç kaldığından onun itilme sonucu düştüğünü görememiş kendiliğinden düştüğünü düşünmüştü. Oyun devam ederken Efe'den ve onun takım arkadaşlarından itirazlar geldi. Hakem başını sallayarak itirazları reddederken kalabalık hayal kırıklığıyla inliyordu. 

Efe sinirlenerek 56 numaralı oyuncuya baktığında, oyuncu ona el hareketi çekti. 

"El hareketi! Hakem! Hakem!" Demir adeta çıldırıyordu. 

Efe sinirlenerek onun üzerine yürümeye kalktı ancak takım arkadaşları onu durdurdu. Oyuna devam edilene kadar birkaç saniye geçti. Hakem uyarısını yaptıktan sonra oyun yeniden başladı.

"Olacak iş değil!" Efe'nin eşi Zeynep çok sinirlenmişti. "Hakem neden bunları görmüyor?" 

"Maçı satmış belli ki." Güney de ağabeyi Demir gibi aşırı sinirliydi ve bu olanları içine sindiremiyordu. "Kendimi tutayım, sinirlenmeyeyim diyorum ama yapamıyorum. Bu maçlar insana kalp krizi geçirtebilir."

Devrim, bakışlarını onlardan çekip karısına çevirdiğinde Gamze'nin gözlerini kısarak sahaya baktığını fark etti. Onun baktığı yeri takip edince 56 numaralı oyuncuya odaklandığını gördü. 

Devrim onun odaklanmış haline bakarak gülümsedi. "Ne yapıyorsun Peri?"

"Şşş beni konuşturma. Onu bakışlarımla alt etmeye çalışıyorum."

"Öyle mi? Bu işe yarayacak mı yani?" Genç adam keyiflenmişti. "Sonrasında adama ne olacak?"

"Bekle ve gör." dedi. Maç tüm hareketliliğiyle devam ederken Gamze odaklanmış gözlerini Efe'ye zarar veren adama çevirmişti. O kadar tatlı görünüyordu ki Devrim onu bozmak istemedi. Öylece bekleyerek onun çabasını izledi. 

Aradan iki dakika geçmişti ki Gamze'nin odaklanmış bakışı amacına ulaştı ve 56 numaralı oyuncu ayak bileğini burktu. Oyuncu değişikliğiyle oyuna yeni bir oyuncu alındı. 56 numaralı oyuncu acil bir müdahale için saha kenarına çekildi. Devrim hayretle Gamze'ye baktığında onun sevinçle kendisine baktığını fark etti. 

Kardeşlerden, "İlahi adalet işte," yorumları yükseliyordu. 

"Bunu nasıl yaptın?"  diye sordu Devrim. "Yoksa tesadüf müydü?" Onu kollarının arasına çekti ve saçlarını öptü. 

Gamze kıkırdayarak, "Bu Efe'ye aramda olan bir bağ," dedi. "İkiz olduğumuz için mi bilmiyorum ama onun canı yandığı zaman, ya da çok sinirlendiği zaman ben de en az onun kadar kızabiliyorum, üzülebiliyorum. O yüzden onun nasıl hissettiğini çok iyi anlayabiliyorum. Küçüklüğümüzden beri birbirimize çok düşkünüzdür, bu yüzden ona zarar veren şu adama bütün hissettiğim negatif enerjiyi gönderdim. Efe şu an sahada olduğu için bunu yapamıyor. Eğer kavga ederse oyundan atılır bu da takımı zarara sokar. Onun yerine ben hallettim." 

Devrim hala inanamayarak ona bakıyordu. Güzeller güzeli karısı hissettiği bütün negatif enerjiyi oyuncuya yönlendirmişti, öyle söylüyordu, ve sonucunda da oyuncu sakatlanıp oyundan çıkıyordu. 

"Senden korkmalı mıyım?" diye takıldı ona. 

Gamze elini kaldırıp onun göğsüne bir tane şaplak attı. "Sana istesem de negatif enerji gönderemem Devrim Kuzgun. Sayende pozitifliğin arşına ulaştım." Aklına yeni bir şey gelmiş gibi sırıtarak kocasına baktı. "Aslında korksan iyi edersin. Seni kendime nasıl aşık ettim sanıyorsun?" 

Devrim gülümseyerek ona sarıldı. "Bana büyü yaptığını biliyordum." 

O çok sevdiği kokuyu içine çekti. Onun kokusu dünyadaki bütün güzel kokulardan daha güzeldi sanki. 

Gamze'nin kolları beline dolanırken, keyifli sesi kulaklarında çınladı. "Sana daha ne büyüler yapacağım bir bilsen."

Kulağa neden bu kadar güzel geliyordu?

...

Maçtan sonra Efe'nin duş almasını ve takım toplantısı yapmasını beklediler. Neyse ki çok uzun sürmemişti. Efe çıkıp geldiğinde ilk olarak eşi Zeynep'e sarıldı. Maçı kazanmışlardı, aksiliklere rağmen yine de maçı kaybetmemişlerdi. Efe yorgun ama mutlu görünüyordu. Zeynep'i bıraktığında Gamze ona doğru koştu ve kardeşine sıkı sıkı sarıldı.

Devrim onun kardeşleri ile arasındaki bağı çok seviyordu. Gamze sevdiği zaman bütün sevgisini sevdiği kişilere gösteren, aktaran bir insandı. Bu yüzden doğacak çocukları böyle güzel bir anneye sahip olacakları için çok şanslıydı. 

Efe onu sıkıca kucakladı. 

"O adama uyuz oldum," diye homurdandı Gamze. "Seni bilerek yere itti. Hele hareket çektiğinde o hareketi alıp..." Burada sustu. "Neyse. Sen iyi misin? Sinemaya gelebilecek kadar dinç misin?" 

"Merak etme ikiz, yapılan kötülükler kimsenin yanına kalmaz." Onun başını sevgiyle öptü. "Gelebilirim evet. Bu gece kaçmaz. Çok güzel bir filme salon ayırttım. Tam bir klasik izleyeceğiz."

"Allah aşkına Efe, yoksa gidip de aksiyon dolu bir film mi ayarladın? Seni hemen şuracıkta öldürebilirim." 

Demir gülürek Efe'ye sarılırken, "Kadınlar aksiyondan hoşlanmıyor ağabey," diye takıldı. "Tebrikler. İyi bir maçtı." 

Efe de ona sarıldı. "Sağol kardeşim." 

Güney de sırasını savınca Leyla ve Mine de ona sarıldı. Aslı ile Mehmet de Efe'yi kutladılar. Sonrasında Devrim ise elini uzatıp kibarca, "Tebrik ederim." dedi. 

Efe ölçülü bir tavırla gülümsedi. Devrim'in yaydığı garip çekingenlikten ötürü ona aşırı samimi davranamıyordu, o yüzden tebriğini kabul etti. 

"Ne izliyoruz Efe?" Zeynep eşinin kolunun altına girdi. "Romantik bir şeyler olsun lütfen." 

Efe erkeklere şöyle kaçamak bir bakış attıktan sonra, "Tamam tamam," dedi. "Romantik merak etmeyin. Aslında herkesin izlediği bir film."

"Neymiş o?" Leyla elini beline koymuştu. 

Efe sırıttı. "Titanic."

Demir "Yo hayır olamaz," diye inledi. "Daha geçen gün akşam Leyla'yla onu bir kez daha izledik. Artık daha fazla Titanic kaldıramam, batarım."

Leyla'nın hiçbir şikayeti yokmuş gibi görünüyordu. "O filmi çok seviyorum, yüz kere olsa yine izlerim."

Kadınlar hep birlikte başlarını salladılar. 

Gamze sorarcasına Devrim'e baktı. "Titanic sever misin?"

Devrim o filmi aslında daha önce hiç izlememişti. Bunu da dile getirdi. Herkes büyük bir şaşkınlıkla kendisine bakınca gerildi. 

"Sen şaka mısın?" diye sordu Demir. "Ben bile en az üç kez izlemişimdir. Annem sağolsun aşırı romantiktir, o yüzden.." Gözlerini devirerek sustu.

"Film izlemeye pek vaktim yoktu," diye kısaca açıkladı Devrim. Onların bu kadar şaşırması onu da şaşırtmıştı. Bu filmi izlemeyen kimse olamazmış gibi bir izlenim edinmişti. 

Gamze ona sokuldu ve gülümsedi. "Sevindim." 

Gülümsemesi bulaşıcıydı. "Öyle mi?" 

"Hı-hı," Genç kadın elini onun eline koydu ve sıktı. "Bu filmi ilk kez benimle izleyeceksin çünkü. Çok sevdiğim bir filmdir."

Devrim onun heyecanını seviyordu. Eğildi ve onun saçlarını öptü. Herkes nihayet toparlandığında kendi arabalarına çekildiler. İlk önce akşam yemeği yediler sonrasında küçük bir konvoy şeklinde Efe'nin yer ayırttığı sinema salonuna doğru yola koyuldular. Gamze Devrim'in elini bir saniye bile bırakmamıştı. Sinema salonunun otoparkına arabayı park ettiler. Havada kar vardı. Küçük kar taneleri yüzlerine çarparken Gamze mutlulukla onun kolunun altına girdi yeniden. En arkada ilerliyorlardı bu yüzden Devrim onu kısa bir saniyeliğine durdurdu. 

Gamze merakla ona bakarken genç adam onun güzel yüzünü süzdü. Kendisine aşkla bakan gözlerini, karın tatlı darbeleriyle ıslanmış kirpiklerini, güzel dudaklarını...

"Seni seviyorum Peri." Alnını onun alnına yasladı. Gamze'nin tatlı bir şekilde iç çektiğini duydu. 

"Ben de seni seviyorum güzel adam."

"Buradan çıkınca direkt eve gidelim," diye fısıldadı. "Eğer başka bir plan yapıldıysa kalmayalım."

Gamze heyecanlanmıştı. Kesik kesik bir solukla, "Tamam." dedi. "Zaten plan falan da yapılmamıştı." 

Genç adam onun yanağını öptü ve birlikte içeriye girdiler. Efe salonun birisini özel olarak ayırtmıştı, bu yüzden koca salonda yalnızca kendileri olacaktı. Herkes salonun bir köşesine çekildi, aralarına biraz mesafe koyarak oturdular. 

Efe ayakta durarak herkesin oturduğu yerlere tek tek baktı. "Böyle anlaşmamıştık ama," diye homurdandı. "Niye herkes bir tarafa gitti?" 

Demir karısını kendisine çekerek, "Sence?" diye sordu. "Sen de kendi karınla otur Efe."

Gamze ile Devrim ise en arkaya, yükseğe oturmuşlardı. Hepsini kuş bakışı bir görüntüyle izliyorlardı. Ellerinde mısır ve içecekleriyle çoktan yerleşmişlerdi bile. Kendilerinden en uzakta oturan ise Aslı ile Mehmet idi. Onlar kendi halinde bir sohbete başlamışlardı bile. Çok sessiz, çok naif bir çiftti. 

Efe de sonunda oturdu ve karısını kendisine çekip alnından öptü. "Gel sevgilim biz de kendi keyfimize bakalım."

Herkes onun bu haline güldü. Salon karanlığa büründüğünde Devrim elini uzattı ve Gamze'nin elini tutup dudaklarına götürerek öptü. 

Genç kadının heyecanlı bir mırıltı ile, "Devrim." dediğini duydu. Sonrasında ekran aydınlandı ve film başladı. Devrim pek mısır sevmiyordu ama Gamze eliyle alıp ağzına uzattığında itiraz etmeden yiyordu. Filmi ilk kez izleyen tek kendisi olduğu için yorum yapamıyordu. Ancak salonun her bir yanına dağılmış kardeşler hem filmi izliyor hem de film hakkında konuşuyorlardı. Gamze mısırını yedikten sonra kenara koydu ve elini eline dolayarak başını omuzuna yasladı.

"Rose ve Jack'in aşkına bayılıyorum," diye fısıldadı. "Ne kadar naif, ne kadar tutkulu..."

"Evet." Genç adam elini sıktı. 

"Aşk çok güzel bir şey değil mi kocacığım," Gamze'nin sesi çok duygulu geliyordu. "İyi ki sana rastladım."

Devrim de aynı şeyi düşünüyordu. Kolunu kaldırdı ve Gamze'nin etrafına dolayarak ona sarıldı. Genç kadın başını göğsüne yasladığında Devrim onun çenesini tuttu ve yüzünü yüzüne yaklaştırdı. Onun sözlerini ona söyledi. "İyi ki sana rastladım." Ve sonra dudaklarını birleştirdi. Onu öpmeyi çok seviyordu. Ruhunu titreten bir yumuşaklıkla dudakları birbirini içti. Nefes nefese kalana değin öpüştüler. Sonrasında Gamze kendini çekti ve yüzünü onun boynuna gömdü. 

O derin derin soluklanırken genç adam filmi izlemeye devam etti. Rose'un çırılçıplak kalıp Jack'e kendi resmini çizmesine izin verdiği sahne geldiğinde Gamze, "Resim yapabiliyor musun?" diye sordu Devrim'e.

Genç adam başını iki yana salladı. "Çöp adam bile çizemem." 

Bu yorumu onu güldürmüştü. "Gerçekten mi?"

"Evet. Okuldayken de resmim berbattı. Öğretmenim bu konuda yeteneksiz olduğumu söylerdi." 

"Hım." Gamze keyifle ona baktı. "Senin yeteneksiz olduğun bir şey var mı gerçekten?" 

"Elbette," diyerek burnunu onun burnuna sürttü genç adam. Sonra dudaklarına doğru fısıldadı. "Hem de birçok şey."

"Bunu bana bir ara sayman gerekecek." Gamze dudaklarını uzattı ve onu öptü. Devrim öpücüğü derinleştirmek için hamle yaptığı sırada Leyla'nın sesini duydu, ayrıldılar.

Aşağılarda oturmuş, "Ah çok tatlılar!" diye inliyordu. "Keşke Jack ölmeseydi."

Efe salonun bir ucundan, "Aferin Leyla." diye karşılık verdi. "Sürpriz sonu söyledin. Devrim için şok olmuştur eminim."

"Kusura bakma Devrim." dedi Leyla. "Unuttum bir an. Film izlerken çok duygulanıyorum da."

Eşi Demir homurdandı. "Evet biliyoruz." Sonra sevgiyle karısını sakinleştirmeye girişti.

Devrim konuşma ihtiyacı hissetti. "Ah, benim için sorun yok." O nede olsa mutsuz sonlara alışkındı. Mutsuzluğun hüküm sürdüğü yerlerde yaşamıştı. 

Film devam ediyordu. Jack ve Rose'un sevişme sahnesi başladığında Devrim, Gamze'nin yerinde kıpırdandığını fark etti. Başını çevirip de ona baktığında genç kadının loş ışıkta bile yanaklarının kızarıklığının belli olduğunu gördü. 

"Peri," diye fısıldadı. 

"Hım?" 

"Kızardın mı sen?"

"Yok canım," Elini kaldırıp yanaklarına koydu. "Kızarmış mıyım? Kızarmamışımdır."

O kadar tatlı ve o kadar çekiciydi ki. "Dikkat et," diye onu uyardı. "Yoksa film bitmeden seni eve götürmek zorunda kalabilirim."

"Öyle bir şeyi yapabilir misin?" Gamze ona bariz bir tutkuyla bakıyordu. "Ama yok..yok yapmayalım. Kızların dilinden düşemem şimdi."

"Kızlardan mı korkuyorsun?" diye fısıldadı Devrim. Onun o tatlı dudakları bu kadar yakınındayken öpmeden duramıyordu. Eğilip bir öpücük çaldı yine. Genç kadın ise ateşi çıkmış, sıcaklamış bir şekilde ona bakıyordu.

"Korkudan değil de...işte, sen bilmezsin ben onlarla bu gibi durumlarda çok dalga geçtiğim için, sürekli ellerine düşmem için fırsat kolluyorlar. Yılların intikamını alıyorlar yani."

"Bak sen şu kızlara," Devrim onu yine öptü. 

Gamze hem konuşuyor hem de onun tarafından öpülüyordu. "Evet evet. Sen onların böyle kuzu gibi göründüğüne bakma. Ne fenadırlar onlar." Devrim yine öpünce sözü yarıda kesildi. Büyük bir aşkla öpücüğe karşılık verdi. Devrim geri çekildiğinde konuşmasına devam etti. "Ne diyordum? Ha, şey.. ben zamanında onlarla çok dalga geçtim. Yalnız kalmak istediklerinde yeğenlerimi bana getirirlerdi, sonrasında ben de onlarla günlerce dalga geçerdim. Şimdi düşününce yine bana iyi davranıyorlar aslında çünkü-" Dudakları yeniden ele geçirildi. Devrim onu bir koluna yatırdı ve bu sefer öpücüğü daha yoğun, daha baskıcıydı. Dilini onun ağzına soktu ve dilini okşadı. Nefesini adeta yuttu.

Genç kadın kollarında titriyordu. Karanlığın mahremiyetinden memnundu, aksi takdirdi Devrim dayanamayacak ve salonu terk edecekti. Gamze ile birlikte. Karanlık onları gizliyordu. Elinden biri genç kadının karnına indi. Araştıran parmakları karnını, göğsünü okşadı. Gamze kesik kesik inlerken dudakları adeta bir savaşa girişmiş gibi hunharca birbirini yiyip tüketiyordu.

Çok fazlaydı. Çok fazlaydı ve bunun yeri burası değildi. Basit bir sevişme sahnesi aralarındaki fitili ateşlemişti. Zaten fitil ateşlenmeye o kadar müsaitti ki dışarıda nasıl duruyorlar, anlamak mümkün değildi. Devrim'in ona olan ihtiyacı hiçbir zaman bitmeyecekti.

Öpücükleri daha da kontrolden çıkmaya başlayınca Devrim kendini güçlükle durdurdu. Onu kendisine çekip yüzünü boynuna gömdü. Birkaç dakika böyle kaldılar. 

"Kızları boşver," diye fısıldadı Gamze tutku içinde. "Beni eve götür. Lütfen." 

Devrim geri çekilip onun gözlerinin içine baktı. Aşkla, şehvetle yoğunlaşmış bakışlarda kendi yansımasını gördü. Dudağını onun dudağına sürttü. "Emin misin sevgilim?"

Gamze başını sallarken elleri Devrim'in iki yakasına yapışmıştı. "Eminim. Eve götür beni. Eve götür ve sev." Dudakları bir kez daha birleşti. Nefesleri kesilirken yine güçlükle ayrıldılar. Daha sonrasında ise sessizce toparlanıp kimseye fark ettirmeden salondan çıktılar. 

Gamze dışarıya çıkıp otoparka vardıklarında kendini bıraktı. Kahkahalarla gülerken kocasının boynuna kollarını dolayarak ayaklarının ucunda yükseldi. "Kızlara bir yıl konuşacakları malzemeyi verdik." 

"Pişman mısın?" diye fısıldadı Devrim onu sıkıca sararken. 

"Pişman mı? Deli misin?" Uzanıp genç adamın çenesinden öptü. "Deliler gibi mutluyum. Hadi beni eve götür Devrim Kuzgun. Yoksa bu otopark hiç tasvip etmeyeceği çılgınlıklar görecek."

Devrim sırıtarak onun ayaklarını yerden kesti ve kucağına aldı. Genç kadın hazırlıksız yakalandığı için kahkahayla beraber bir çığlık attı. Devrim onu arabaya bindirdi ve kemerini kendisi bağladı. Kapıyı kapatmadan önce Gamze'nin dudaklarından bir öpücük çaldı. Öpücük öyle yoğun, öyle vaat doluydu ki Gamze'nin tir tir titrediği gözünden kaçmadı. 

Arabaya binip yola koyuldular. Gamze, "Filmi daha sonra beraber izleyeceğiz ama." dedi gülerek. "Doğru dürüst izleyemedin çünkü."

"Bütün dikkatim senin üzerindeydi," Devrim onun elini dudaklarına götürdü. "Sen yanımdayken senden başka bir şeyi izlemek gelmiyor içimden Peri."

Genç kadın hülyalı bakışlarla onu süzüyordu. "Ahhh!" derin bir iç çekti. "Evin yolu da uzadı sanki değil mi? Biraz daha hızlı mı gitsen acaba?" 

Devrim sırıttı. Ancak cevap vermedi. Kendi evlerine  doğru hızla ilerlerken birden nereden geldiğini anlamadığı siyap bir jeep önünü kesti ve Devrim aniden frene basmak zorunda kaldı. Jeep biraz ileride durunca, genç adam kalbinin içinde ağır, tanıdık bir görüntüyle kaskatı kesildi. 

"Devrim! Ne oluyor? Kim bunlar?!" 

Genç adam düşünmeye fırsat bulamadan arabanın kapısı açıldı. İçeriden beş tane adam çıktı. Yüzlerindeki maske, silah tutan ellerindeki siyah eldivenleri gören Devrim iç güdüsel olarak hemen yan tarafına Gamze'ye uzandı ve onun başından tutarak, "Yere yat!" diye bağırdı. 

Her şey birkaç saniye içinde gerçekleşti. Kurşunlar havada uçuşarak arabalarına saplandı. Devrim eğilmeye fırsat bulamadığı için göğsü saf barit kokusunun yaydığı ateşle sarsıldı. Kaçacak, saklanacak, karşı koyacak ya da torpido gözünde sakladığı tabancaya uzanacak vakti bile olmamıştı. Yalnızca... yalnızca Peri'sini korumak için onu elinde olmadan uyguladığı kaba kuvvetle yere yatırmıştı. 

Acı göğsündeydi ama asıl acı kalbini yakıp geçmişti. Nefesi boğazına tıkılıp kaldı. Bir ateşi de omuzunda hissettiğinde, yaşar mıyım diye düşündü. Yaşar ve Peri'ye nefes olur muyum? Ama bu düşünceyi de geçti, bir köşeye attı. O ölürse, o baygınlık geçirirse Peri'ye ne yaparlardı? Ayakta kalması, kendinden geçmemesi lazımdı. 

Ancak yediği son bir kurşunla bilincini tamamen kaybetti. Kulakları Gamze'nin feryat dolu çığlıkları yüzünden çoktan sarsılmıştı bile. Onun üzerine kapandığı, onu korumak için kendini feda ettiği bu seferde son düşündüğü tek şey hatta son dilediği tek şey, Allah'ın onu korumasıydı. 

"Ona bir şey olmasın," diye düşündü. "Onu koru."

Daha yeni Daha eski

İletişim Formu